AKP KAPATILACAK
Korkunun ecele faydası yok
AKP kapatılacak!
|
Kuyruğun dik durmasına bakmayın
Anayasa Mahkemesi türban kararını iptal edince AKP cephesini bir telaş, bir korku sardı. AKP lideri Tayyip, Anayasa Mahkemesi’nin hukuk cinayeti işlediğini ve Meclis’in yasama yetkisini ortadan kaldırdığını ileri sürdü.
Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Sayın Yekta Güngör Özden ise çok sert bir yanıtla AKP liderini önce Anayasa’yı okumaya sonra konuşmaya davet etti ve ekledi: “Böyle ince işleri herkes kavrayamaz.”
Ama AKP’li gericileri öyle bir telaş sardı ki, bir tanesi Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını TBMM’nin denetlemesini önerdi. Düşünün bir kere, Meclis’in kararlarını denetleyen makamı Meclis’in tekrar denetlemesi...
Anlaşılan AKP’nin gerici ve aymaz zihniyeti sadece “ince işleri” değil, kalın işleri bile kavrayamayacak düzeyde.
AKP hata üstüne hata işliyor. Sürekli kendini ele veriyor. Yargıyı tehdit ediyor. Gelecek faşist projelerini açığa çıkarıyor.
Ancak mafya, terör örgütleri veya faşist çeteler kendilerini yargılayan mahkemeyi tehdit etmeyi bir savunma stratejisi olarak benimser. AKP’nin mahkemeye verdiği metnin adı bile “savunma” değil “yanıt”. Sanki Başbakan müsteşarlarından birinin bol “arz ederim”li dilekçelerinden birine yanıt veriyor.
Kimileri AKP’nin bu siyasetini; “Aslında kapatılmak istiyor. Erken seçime gidecek, ekonomik krizden yırtacak” stratejisiyle açıklıyorlar.
Ancak olguları daha düzgün saptamak zorundayız. AKP kapatılmak istemiyor, kapatılacağını anladı. Kuyruğu dik tutmak istiyorlar. Aynı zamanda Cumhuriyet güçleri ve bağımsız yargıyla hesaplaşmak ve güç denemesinde bulunmak istiyorlar.
Telefon dinlemeler, araç izlemeler, Ergenekon operasyonları, ölüme kadar varan tehditler bundan.
Ancak kuyruğun dik durmasına bakmayın. AKP gemisi su alıyor. Kaçan ilk farelerden belli… Bu gemi bal gibi de batabilir. Ancak Tayyip bol keseden sallamaya devam ediyor.
Sağ olsun(!) “milliyetçilerimiz”, “ulusalcılarımız”, “solcularımız” ve “Atatürkçülerimiz” AKP’den çok AKP’li oldukları için AKP’nin dağılma ihtimaline göre kimse muhalefet yapmıyor.
AKP’nin anlattığı masallara inanmaya en meyilli grup sözde “muhalefet.” Bunun nedeni de belli. Eğer komplo teorileriyle ve “Aslında ABD ve AKP mahsus yapıyor” mantığıyla muhalefet yaparsanız asla çalışmak ve halkla birleşmek zorunda değilsiniz.
Gerçek manzarayı tasvir etmek yine TÜRKSOLU’na düşüyor.
|
Trenler, gemiler ve fareler
Tayyip Erdoğan son günlerde ünlü asabiyet krizlerine aşırı sık tutulmaya başladı.
İlk olarak Abant’ta düzenledikleri parti kampında döktürdü: “Bu binanın temelini sağlam değil sanıyorlardı ama yanıldılar, bizi yıkamazlar.”
Ancak basına kapalı bölümde pek çok milletvekili ve hatta bakanını tehdit etmekten geri durmadı. Bazılarını Meclis’e ve Kabine’ye sokarak adam ettiklerini, bir daha seçim olursa buna dikkat edeceklerini söyleyen AKP’nin başı, binasından pek de memnun olmadığını itiraf etti.
Gerçekten de Kürt-İslamcı iktidarın liderinin iddia ettiğinin tam tersine binanın temelleri bayağı zayıf. AKP 6 yıllık iktidarı boyunca ciddi anlamda sadece iki kere muhalefet ile karşılaştı. İkisinde de neredeyse yıkılıyordu.
Kaldı ki AKP Parlamento’da asla muhalefetle karşılaşmadı. Kendisini sıkıştıran, Parlamento dışından halkın ve Cumhuriyet kurumlarının muhalefetiydi. Birinci dönem, 2007 baharında Cumhuriyet mitingleri ve e-muhtıra dönemiydi. Diğerini ise şimdi Cumhuriyet yargısının görevini yapacağını belli ettiği bugünlerde yaşıyoruz.
Her iki dönemde AKP binası hemen çatırdamaya başladı. İlk dönemde hareketin ilk dört isminden biri olan Abdüllatif Şener ayrıldı. Abdullah Gül ise kendini Çankaya’ya attı.
22 Temmuz seçimleri öncesinde Meclis’te bulunup, bugün Meclis’te olmayan AKP’lileri de bir yere not edin.
Hatta Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül arasında bile taktik konularda ciddi ayrımlar ilk olarak geçen yıl çıktı.
Şimdilerde AKP’liler yine pek bir tedirgin. Tayyip ile 1993’ten beri birlikte yürüyen pek ünlü Kürtçü ve İsrailci Cüneyt Zapsu geçtiğimiz aylarda sessiz sedasız parti merkez yönetiminden istifa etti. İnsanın aklına ister istemez süpürge geliyor. Hatırlanacağı gibi Zapsu ABD’lilere meşhur; “Bu adamı süpürmeyin, kullanın” önerisini yapan kişiydi.
Ama en acıklı açıklama Tayyip’in meşhur arka kapı diplomatı Egemen Bağış’tan geldi. Bilindiği gibi Egemen’i ABD’liler çok sever. O yüzden de tezkere olsun, başka konu olsun hep arka kapıdan Egemen gider, Tayyip yerine pusulaları alırdı.
Egemen demiş ki: “ABD’den CHP’ye görülmemiş destek var.” İyi ya, size göre ABD kimi destekliyorsa onu el üstünde tutmak gerekmez miydi? Yıllarca Cumhuriyet’in yargısına, Ordu’suna ve temel ilkelerine karşı “Arkamızda ABD var” diyerek meydan okumadınız mı?
Anlaşılan durumları bayağı acıklı.
Tayyip kendinden çok emin gözükmeye çalışıyor. Ama Hülya Avşar’ın yanında türban kararını duyduğu anki yüz ifadesi gözlerden kaçmadı. Geçen sene 367’yi bulamayınca da aynı ifadeyi Meclis’te yakalamıştık. “Gözlerimiz var, görüyoruz.” Allak bullak olmuş bir sureti hemen tanırız.
Şimdilerde ise medyada yeni bir deyim moda oldu: “AKP treninden kimler inecek?”
Bize göre gemi ifadesi trenden daha uygun.
Örneğin Tayyip’in meşhur “Alevi köprüsü” danışmanı Kürtçü ve AB’ci Reha Çamuroğlu görevinden istifa etti. Çamuroğlu; “Ben AKP treninden inenlerden değilim” dedi. Tabii doğru söylemiş. Çünkü biraz önce bahsettiğimiz gibi tren batmaz durur. Duran trenden de fare kaçmaz. Orası gemi.
Önce adamlarına sahip çık sonra palavra sık
Diğer taraftan Köksal Toptan bir çıkış yaptı ki AKP’liler bile şaşkınlıklarını bu sefer gizleyemedi. Anayasa Mahkemesi türban kararını verince AKP lideri Meclis Başkanı Toptan’dan tarafsızlığını bozup, Mahkemeyi kınayacak bir açıklama yapmasını istedi. Toptan “tamam” dedi. Yanına hemen eski Meclis Başkanı Arınç da oturdu. Provokatif ortamları çok sever. Ama olanlar Arınç dahil herkesi şaşırttı. Toptan bırakın Mahkemeyi eleştirmeyi, “Senato kurulsun” gibi kel alaka açıklamalar yaptı.
AKP’liler Toptan’a isyan ettiler. Ama çatlak gün gibi açığa çıktı. Sakın Toptan, Başbakanın Abant’ta; “Biz adam ettik” diye çıkıştıklarından olmasın!
Geçen hafta AKP Meclis grubunda yaşananlar daha da eğlenceli. Tayyip yine atıyor tutuyor: “İsterlerse bizi kapatsınlar. B planımız da var, C planımız da…”
Biraz saf yaradılışlı milletvekillerinden biri, şüphesini gizleyemeden masumane bir tavırla soruyor: “Peki Başbakanım o planları bize açıklar mısınız?”
Başbakan bu, ağzı torba değil ki! Bakın ne diyor: “Hiç söyler miyim? O zaman düşman uyanır.”
Bu traji-komik diyalogdan çıkarılacak birkaç ders var.
Birincisi, Başbakan kendi Meclis grubunu bile ikna edemiyor. AKP’liler şüphe içinde. Gemiye güven duymuyorlar.
İkincisi, Tayyip tam bir faşist lider zihniyetine sahip. Çünkü demokrasilerde çelişki ne olursa olsun bağımsız yargıya veya muhalefete ancak faşist bir başbakan “düşman” der. Çünkü başbakan sadece bir partiyi değil, aynı zamanda hükümeti de temsil etmek zorundadır.
Üçüncüsü, Tayyip ve çevresindeki dar Kürt-İslamcı kliğin itiraf ettiği gibi “gizli planları” var. Öyle ki, kendi Meclis gruplarında bile bunu açıklayamıyorlar.
Acaba parti kapatma davasından sonra gizli örgüt davası mı gerekir? Hukukçular düşünsün.
Gelirsiniz ama sen zor gelirsin
Şunu samimi olarak itiraf etmek gerekir ki, CHP ve MHP gibi AKP’yle Kürtçülük ve Amerikancılık yarışına girmiş iki “muhalefet” partisi olduğu sürece, kapatıldıktan sonra bile AKP yeni bir partiyle iktidar olabilir.
Bu tabii ki Tayyip’in yeteneğinden veya B ve C planlarından kaynaklanan bir durum değil. Önümüzdeki süreçte kimin iktidar olacağına ve kimin başbakan olacağını esas olarak ABD’nin İran saldırısı sürecindeki tercihleri belirleyecek.
Ancak Tayyip’e şunu belirtmemiz gerekiyor. Gümbür gümbür gelseniz de gelmeseniz de sen artık biraz zor gelirsin.
AKP kapatılınca siyasi yasaklı olacak çok kritik isimler bağımsız milletvekili olabilir. Ancak lider olarak ve başbakan olarak Meclis’te yer almaları oldukça zor.
Tayyip ve Abdullah’ın eski kazığını yiyen ağabeyleri Şevket Kazan da bunu belirtti: “Meclise girse bile Mesut Yılmaz gibi olur. Tepeden izler durur.”
Tayyip yaradılışındaki hırslı ve kendini beğenmiş bir kişi asla böyle bir şeyi kaldıramaz. Son günlerdeki öfkesi de bundan.
Bağırıp duruyor: “Bizi kapatın. Daha iyi olur, tarlamız bereketlenir.”
İyi ya o zaman! Niye sinirleniyorsun ki? Kapatalım gitsin. Hem tarlan bereketlenir. Neden boşu boşuna Anayasa Mahkemesi üyelerini tehdit ediyorsunuz? Neden dinliyor, takip ediyor, taciz ediyorsunuz?
Hislerini okuyabiliyoruz Tayyip! Siyasetten tasfiye olan sağcı liderler çöplüğüne gitmekten korkuyorsun. Bu işin sonunda Yüce Divan bile olabilir. Sana tavsiyemiz kendi masallarına kendin inanma ki suç hanen kabarık olmasın.
Hitler de kimseye güvenmezdi
Son hezeyanları Tayyip’in küçük bir Hitlercikten farksız olduğunu gösteriyor. Hitler’de de iktidar saplantısı ve paranoya o kadar yüksek bir noktadaydı ki, çevresindeki kimseye güvenmezdi.
Goering, Goebles ve Hess gibi en yakınları bile aslında onun en çok kuşkulandığı ve korktuğu kişilerdi. Hess’in bir uçağa binip İngiltere’ye kaçıvermesi, arkadaşlarının da ona güvenmediğini ve onun çılgınlıklarından ürktüklerini gösteriyordu.
Faşist düzenlerin temel dayanağı baskı ve korkudur. Ama işin ilginci en çok korkan faşizmin en tepesinde duranlardır. Er ya da geç saltanatlarının biteceğini ve halka hesap vereceklerini bilirler. Vakit geçtikçe daha da çok hata yapmaları ve çırpındıkça batmaları bundandır.
Bugün Kürt-İslam faşizminin tepesindeki Tayyip’i de büyük bir endişe ve paranoya duygusu sarmış durumda. AKP’nin en tepedeki isimleri birbirine güvenmiyor.
Çünkü yine Şevki ağabeylerinin dediği gibi: “Kapanırsanız aynen bizim başımıza gelenler sizin de başınıza gelecek. Mutlaka siz de bölüneceksiniz.”
Allah kimseyi işbirlikçi, faşist yapmasın. Ne stresli ve güven yoksunu bir hayat bu!
Tayyip’in meşhur şarkısı var ya: “Beraber yürüdük biz bu yollarda...” Eğer ABD kendisini “süpürür”, İran saldırısından önce başka bir jokey bulursa herhalde bu şarkının yerine yeni bir şarkıyı kaset yapar: “Sana sevdanın yolları bana kurşunlar...”
Sonuçlar, olasılıklar
Şimdiden sonuçlar ve olasılıklar konuşulmaya başlandı. Herkes AKP’nin kapatılmasına kesin gözüyle bakıyor. Ancak tüm yorumlarda her yol yine ABD egemenliğine ve AKP iktidarına çıkarılıyor.
Biz devrimciler olarak düşmanın zayıflıklarını görüyoruz. Bırakın güçlüyüz propagandasını düşman yapsın. Biz de onları yıkma olasılıklarını saptayalım.
Eğer AKP kapatılırsa Kürt-İslam faşizminin yıkılmayacağını ilk söyleyen yine TÜRKSOLU. ABD emperyalizmi, Kürt istilası ve işbirlikçi düzene karşı devrimci ve antifaşist bir mücadele verilmeden Türkiye’nin kurtulamayacağını ve devrimci mücadelenin mahkeme kapılarında değil, sine-i millette verileceğini de ilk biz belirttik.
Ancak Türkiye’nin düşmanlarının kısa veya uzun vadedeki zaaflarını tespit etmek de bizim boynumuzun borcu.
Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül siyasi yasaklı hale gelirse gerçekten de AKP hareketi önemli bir liderlik sorunu yaşayacaktır.
Bir taraftan Abdüllatif Şener hareketi, diğer taraftan geleneksel sağ partiler AKP’nin dağılmasını pusuda bekliyorlar.
Melih Gökçek gibi çapsız bir adam bile; “Tayyip Erdoğan izin verirse lider olurum” dediğine göre AKP’nin içinde ciddi bir tartışmanın yaşandığı bir gerçek.
Diğer taraftan Fetocu Zaman gazetesi çok komik bir potansiyel lider bulmuş kendine. Her gün Ali Babacan’ı parlatıyorlar. Kamer Genç’in deyimiyle “Bebecan”ı biz de destekliyoruz! Bu adamla bir seçime girin bakalım, halktan yüzde kaç oy alabiliyorsunuz?
Abdullah Gül de Çankaya’yı bırakıp lider olamaz. Zaten hepsini dokunulmazlığın kalkması ve Yüce Divan’a gitme korkusu sarmış.
Sağcı partiler çıkar çetesidir. Lider gidince de her an dağılabilirler. Kaldı ki AKP’nin kendisi de böyle bir operasyonun ürünü. Bilindiği gibi çok daha köklü bir gelenek ve kadro hareketi olan Selametçiler marjinalleşseler bile bugün ayakta kalabildiler. Milli Selamet hareketi çekirdeğini korudu.
Ancak AKP böyle bir hareket değil. Kürt-İslamcı tarikat ve aşiretler koalisyonu. Tayyip Erdoğan ise İslami çevrelerde de gittikçe azınlıkta kalan ve gücü tartışmalı İskenderpaşa Dergahı’na bağlı. Koalisyonu dağılmadan bir arada tutması gittikçe zorlaşıyor. Zaten karısı kıskanç kıskanç diğer cemaatin “first lady”sine bakıp duruyor.
Dolayısıyla AKP hareketi için sonuç ve olasılıklar, propagandasını yaptıkları gibi hiç de o kadar parlak değil. Yasaklı Erbakan’a neler oldu bakın. Halk geleceği olmayan liderin arkasından gitmez.
Lidersiz kalan ve liderlik kavgasına kapılan Kürt-İslamcıların, AKP yerine yeni bir parti kursalar bile % 47’yi bir daha hayallerinde görebileceklerini herkes iyi bellemeli.
Elbette ABD ve Kürt-İslam hareketi yoluna devam edecek ama devrimcilerin de eli armut toplamıyor ki!
Zaaflarını görelim. AKP’nin en zor anlarda bile üste çıkıp, kuru propagandayla psikolojik üstünlüğü korumasına izin vermeyelim.
Bir ihtimal daha var ki, kısa vadede AKP için en iyi ama uzun vadede ölüm anlamına gelecek olasılık bu. Eğer AKP kapatılmazsa Kürt-İslam faşizmi son derece erken bir zafer kazanmış olacak. Sınırsız istibdat rejiminin önündeki son hukuki sigorta kalkmış olacak.
Ama bu olasılık aslında AKP için en kötü olasılık. Çünkü o zaman sizi rahmetli İnönü’nün dediği gibi “kimse kurtaramaz.” AKP’liler dua etsin. AKP kapansın ki, kimse kılıcını çekmek zorunda kalmasın.
TÜRKSOLU’nu dinleyin, bir daha hata yapmayın!
Son yaşananlar Türkiye’nin tek umudunun TÜRKSOLU olduğunu tekrar gösterdi.
Eğer geçtiğimiz yıl, 2007 Nisanında AKP ilk kez sarsılmaya başladığında, bizim önerilerimiz dinlenseydi Türkiye bugün çok daha aydınlık bir güne uyanmış olacaktı.
Hatırlanabileceği gibi daha o günlerde TÜRKSOLU hiç gecikmeden AKP’nin kapatma davasının açılması gerektiğini vurgulamış ve yargıyı göreve çağırmıştı.
Bugün yaşananlar çok açık gösteriyor ki, eğer kapatma davası o günlerde açılsaydı büyük ihtimalle AKP 22 Temmuz’a tek parça halinde giremeyecekti. Hem ABD’nin hem de AKP’nin eli çok daha zayıf olacaktı.
TÜRKSOLU’nun önerisinin 8 ay gibi bir süre gecikmeli olarak gerçekleşmesi bile Türkiye için çok büyük zarara neden oldu. Ancak zararın neresinden dönülse kârdır.
Devrimcilere de artık büyük görev düşüyor. En azından bizim elimiz kolumuz bağlı değil.
0 Comments