Resist the Devil and He Will Flee (Text Only) | Resurrect

KAYIP BOLGE

AKP'NİN İLKLERİ

AKP’NİN İLKLERİ:
1-İlk defa bir Başbakan zam isteyen memur sendikalarına ‘IMF’yi ikna edin dedi.

2-İlk defa bir Ekonomi Bakanı, BDDK’nın çıkardığı yönetmelikleri inceletmek için IMF’den denetçi talep etti.

3-İlk defa bir Başbakan ‘tezkere geçmese memura maaş ödeyemeyiz’ dedi.

4-İlk defa ekonomi büyürken istihdam yerinde saydı.

5-İlk defa cari açık verilirken döviz kuru sürekli düştü

6-İlk defa enflasyon sürekli düşerken faizlerdeki düşüş enflasyondaki düşüşün gerisinde kaldı.

7-İlk kez ithalat 100 milyar Doları aştı.

8-İlk kez cari açığın üstünde borçlanma yapıldı.

9-İlk kez Yunan Kilise Bankası Türkiye’de banka aldı.

10-İlk defa Domuz kesimlik hayvanlar sınıfına alındı ve teşvik kredisi verildi.

11-İlk defa finansman ihtiyacı üstü borçlanma yapıldı.

12-İlk defa kamunun kamuya olan borcu piyasadan borçlanılarak ödendi.

13-İlk defa düşük faizli dış borç yüksek faizli iç borç ile ödendi.

14-İlk defa döviz sürekli düşerken döviz cinsi borçlar TL cinsi borca çevrildi.

15-İlk kez sosyal transferler yatırımları geçti.

16-İlk kez İsrailli iş adamına gizli bir şekilde 800 milyon Dolar kaynak aktarıldı.

17-İlk defa bir Başbakan işsizliğin dünya gerçeği olduğunu söyledi.

18-İlk defa yabancı rantiyecilere vergi muafiyeti tanındı.

19-İlk defa bir kanun daha uygulanmadan değiştirildi. 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Türk Ceza Kanunu daha yürürlüğe girmeden değiştirildiler.

20-İlk defa bir kanun bir haftada iki kez değiştirildi 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu bir haftada iki kere değiştirildi.

21-İlk defa tarımsal üretimde dış ticaret açığı ortaya çıktı.

22-İlk defa borç GSMH’yi aştı.

23-İlk defa şirketlerin yatırım istisnası kaldırıldı.

24-İlk defa çiftçi ve emekliden vergi alınması sözü verildi.

25-İlk defa GSMH artarken KDV tahsilatı yerinde saydı.

26- İlk defa bir Başbakan faizin dünya gerçeği olduğunu söyledi.

27-İlk defa Petrol Kanunu ile yabancılara 50 yıllık imtiyaz verildi.

28-İlk defa zina suç olmaktan çıkarıldı.

29-İlk defa kapkaç diye bir sektör ortaya çıktı.

30-İlk defa bir Başbakan çiftçilere ‘Gözünü toprak doyursun’ dedi.

31-İlk defa bir Başbakan Müslüman topraklarını işgal eden Hıristiyan ABD askerlerinin sağ salim ülkelerine dönmeleri için dua ettiği açıkladı.

32-İlk defa bir Başbakan ‘Bir dönem dini kullandık’ dedi.

33-İlk defa dar gelirlilerin alım gücü bu kadar düştü.

34-İlk defa bir Başbakan en fazla yurtdışı seyahat yaptı.

35-İlk defa bir Başbakan yapılan bir ihalede önce uçak istedi sonra mercedece razı oldu.

36-İlk defa enflasyon % 10 artarken pancar fiyatları 99 Kuruştan 88 Kuruşa indi.

37-İlk defa fındık üreticileri en büyük mitingi yaptı.

38-İlk defa bir Başbakan ve Dışişleri Bakanı, İslamiyet’i yok etmeye yemin eden bir Papa’nın heykeli önünde fotoğraf çektirdi.

39-İlk defa iletişim sektörünün tamamı yabancıların kontrolüne geçti.

40-İlk defa bir Başbakan Türkiye’yi pazarladığını açıkça itiraf etti.

41-İlk defa bir Başbakan toprak satılıyorsa ‘alıp götürmüyorlar ya’ dedi.

42-İlk defa IMF ‘Türkiye ekonomisi cehennemde’ dedi.

43-İlk defa bir Başbakan ‘Borç yiğidin kamçısıdır’ demekle borçlanmayı başarı olarak gösterdi.

44-İlk defa bir cami kiliseye çevrildi.

45-İlk defa Kilise ve Havralar imar planlarında yer aldı.

46-İlk defa bir Başbakan Yahudi Think Tank kuruluşundan ‘Üstün Cesaret Ödülü’ aldı.

47-İlk defa Türk askerinin başına ABD güçlerince çuval geçirildi.

48-İlk defa TBMM tarafından tezkerenin red edilmesine rağmen Dışişleri Bakanlığı genelgesi ile savaş araç ve gereçleri Türkiye üzerinden Irak’a aktarıldı.

49-İlk defa bir Başbakan Başdanışmanı Amerikalılara Başbakan için “Bu adamı kullanın, dini inancı size yardımcı olacaktır, onu süpürge deliğinden aşağı atmayın” dedi.

50-İlk defa bir Türkiye Başbakanı, İslam dünyasının sınırlarını değiştirecek BOP’un yani Büyük İsrail Projesi’nin Eşbaşkanı oldu. GELİR DAĞILIMINDAKİ BOZUKLUK MEVDUAT DAĞILIMINDA AÇIKÇA GÖRÜLMEKTEDİR. BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu) Aralık 2006 Aylık Bülteni yayımlanmıştır. Bültende Türk bankacılık sisteminde toplam 70.632.000 mevduata ait 296,9 katrilyon TL mevduat bulunduğu belirtilmiştir.

Mevduatın dağılımı şöyledir;

-10 milyara kadar olan mevduat toplam 26,2 katrilyon TL olup 69.305.000 mevduata ait,

-10 milyar-50 milyar arası mevduat toplam 52,2 katrilyon TL olup 2.357.000 mevduata ait,

-50 milyar-250 milyar arası mevduat toplam 62,4 katrilyon TL olup 697.000 mevduata ait,

-250 milyar-1 trilyon arası mevduat toplam 38,6 katrilyon TL olup 88.000 mevduata ait,

-1 trilyon ve üstü mevduat toplamı 116,6 katrilyon TL olup 16.000 mevduata ait, BDDK verilerine göre toplam bankalarda 70.632.000 mevduat hesabı bulunmaktadır.

Nüfusun 15 milyonunun 15 yaş ve altı küçükleri olduğu ve en az bunun kadar olan nüfusun diğer kesiminin de bankalarda mevduat hesabı bulunmadığı dikkate alındığında; 70 milyon olan mevduat sayısının en fazla 40 milyon kişiye ait olduğu görülmektedir.

Yukarıdaki verilere göre;

-Mevduatın % 8,8′i oranında 26,2 katrilyon TL tutarındaki kısmı 10 milyar altıdaki mevduatlardan oluşmaktadır. Söz konusu mevduat 69.305.000 mevduata ait olup toplam mevduat sayısının % 98′ine aittir. Yani bankada parası olanların dahi % 98′i ancak mevduatın % 8,8′ine sahiptir.

-Mevduatın % 39′u oranında 116,8 katrilyon TL tutarındaki kısmı 1 trilyon ve üstü mevduatlardan oluşmaktadır. Söz konusu mevduat 16.000 mevduat hesabından oluşmakta olup, toplam mevduat sayısının on binde 2’sine aittir. 16.000 adet mevduatın en fazla 7.000 kişiye ait olduğu dikkate alındığında; bankalardaki mevduatın % 39′una sadece 7.000 kişinin sahip olduğu görülmektedir. Yani 7.000 kişi veya 1.000-1.500 aile Türkiye zenginliğinin % 39′una sahiptir. Nüfusun on binde 2’sinin zenginliğin % 39′una sahip olduğu bir ortamda gelir dağılımı adaletinde bahsetmek hayaldir. Bu da gösteriyor ki; gelir dağılımı AKP döneminde akıl almaz şekilde bozulmaktadır. Genel olarak % 20, % 10 ve % 5′lik dilimler halinde gösterilen en fakir-en zengin arasındaki gelir adaletsizliğin bile aldatıcı olduğu, durumun çok daha vahim olduğu mevduattaki dağılımda açıkça görülmektedir. Nitekim 2006 yılında Türkiye’deki Dolar milyarderi sayısı 8′den 22′ye çıkarken, Fransa’daki dolar milyarderi sayısı artmamış ve 10 civarında kalmıştır. Bu da AKP iktidarında ekonomik büyümenin, istikrarın kimin işine yaradığını açıkça ortaya koymaktadır. İstikrarlı bir şekilde büyüyen en fazla 7.000 kişinin gelir ve servetidir. GELİR DAĞILIMINDAKİ BOZUKLUĞU TÜİK RAKAMLARI DA AÇIKÇA ORTAYA KOYMAKTADIR. TÜİK’in % 20, % 10 ve % 5′lik dilimler halinde gösterdiği gelir dağılımına göre; Nüfusun en zengin % 20′lik kesimi Milli Gelir’in % 45′ine sahipken, Nüfusun en fakir % 20′lik kesimi Milli Gelir’in % 6’sına sahiptir. Nüfusun en zengin % 10′luk dilimi Milli Gelir’in % 29′una sahipken, Nüfusun en fakir % 10′luk kesimi Milli Gelir’in % 2’sine sahiptir. Nüfusun en zengin % 5′lik kesimi Milli Gelir’in % 19′una sahipken, Nüfusun en fakir % 5′lik kesimi Milli Gelir’in % 0,8′ine sahiptir. Resmi rakamlara göre nüfusun % 16,4′ü aylık 156 milyon liralık gelirin altında bir gelir elde etmektedir. Yani kişi başına milli gelirleri yıllık 1.337 bin Dolar dır. En fakir % 10′luk kesimin(7,2 milyon kişinin) Kişi Başına Milli Geliri yıllık 1.140 Dolar, en zengin % 10′luk kesimin Kişi Başına Milli Geliri yıllık 15.525 Dolardır. En fakir % 5′lik kesimin (3,6 milyon kişinin) yıllık geliri 394 Dolardır. DÜNYA EKONOMİSİNİN ADALETSİZ YAPISI Irkçı emperyalist tekelci sermaye dünyadaki gelir ve servet dağılımını tarihin hiçbir döneminde görülmemiş bir şekilde bozmaktadır. 2005 yılında dünyanın toplam Gayri Safi Yurtiçi Hasılası 44.455 milyar Dolar olarak gerçekleşmiş ve dünya nüfusu 6.555 milyona yükselmiştir. Fakat dünyada üretilen Gayri Safi Hasıla çok adaletsiz bir şekilde gerçekleşmiştir. Batılı ülkeler olarak bilinen gelişmiş ülkelerin toplam nüfusu 969 milyon olmasına karşılık bu ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla toplamları 32.434 milyar Dolardır. Dünya nüfusunun % 14′ünü oluşturan gelişmiş ülkelerin dünyadaki Gayri Safi Hasıla’nın % 78′ine sahiptir. Batı dışı ülkeler olarak bilinen gelişmekte olan ülkelerin toplam nüfusu 5.586 milyon kişi olmasına karşılık bu ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla toplamları 10.451 milyar Dolardır. Dünya nüfusunun % 86’sını oluşturan gelişmekte olan ülkelerin dünyadaki Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın % 22’sine sahiptir. Ülkeler bazında bu analiz derinleştirildiğinde adaletsizlik daha da vahim bir durum almaktadır. ABD dünya nüfusunun % 4,5′ine sahip olduğu halde dünyadaki Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın % 28′ine, AB ülkeleri (15 ülke) dünya nüfusunun % 5,9′una sahip oldukları halde dünyadaki Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın % 29′una, Japonya dünya nüfusunun % 1,9′una sahip olduğu halde dünyadaki Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın % 10′una, Sahip bulunmaktadır. Gelişmiş Batılı ülkelerin gelişmekte olan Batı dışı ülkelere karşı adaletsiz gelir dağılımı, Gelişmiş Batılı ülkelerin içinde de kendini göstermektedir. Yani dünyada nasıl ki gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasında gelir dağılımı adaletsizliği varsa gelişmiş ülkelerin içinde de aynı adaletsizlik vardır. Dünyanın zenginliklerine bir avuç ırkçı emperyalist rantiyeci el koymakta ve dünyanın geri kalan tüm kesimlerini de açlığa, sefalete ve yoksulluğa mahkum edilmektedir. Dünyadaki bütün insanların katkıları ile üretilen Gayri Safi Hasıla bir avuç mutlu azınlığa gitmektedir. Her gün giderek artan bu adaletsizlik dünya barışını tehdit etmekte ve dünyayı yaşanamaz duruma koymaktadır. Örneğin dünya nüfusunun % 14′ünü oluşturan gelişmiş ülkelerin Kişi Başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’sı 35.000 Dolar iken, dünya nüfusunun % 86’sını oluşturan gelişmekte olan ülkelerin Kişi Başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’sı 1.871 Dolardır. Yani 970 milyon kişinin geliri ortalama 35.000 Dolar iken 5,6 milyar kişinin geliri 1.871 Dolardır. Dünya nüfusunun % 4,5′ine sahip olan ABD’de Kişi Başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla 41.783 Dolar iken, dünya nüfusunun % 20’sini oluşturan Çin’de Kişi Başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla 1.691 Dolardır. IMF’ye BORÇLAR 10 MİLYAR DOLAR AZALDI MI ? Sayın Başbakan yaptığı açıklamada IMF’ye olan borçlarını 24 milyar Dolardan 14 milyar Dolar’a düşürdüklerini ve geçmiş dönemin borçlarını ödediklerini ifade etmiştir. AKP döneminde IMF’ye olan borçlar gerçekten azalmıştır yani AKP Hükümeti, IMF’den aldığı borçtan daha fazla IMF’ye ödeme yaptığı için IMF’ye olan borç azalmıştır. Fakat bu durum ekonomide iyileşme olduğu anlamına gelmemektedir. Nitekim IMF’ye olan borçlar üreterek kazanılan dövizlerle ödenmiş değildir. IMF’ye olan borçların nasıl ödendiği aşağıda merhaleler halinde açıklanmıştır.

1-Türkiye’de döviz kuru baskı altına tutulduğu ve reel faizler dünyanın en yüksek seviyesinde olduğu için ırkçı emperyalist tekelci sıcak para Türkiye’ye döviz olarak gelmiştir.

2-Ülkeye giren sıcak para Merkez Bankası aracılığıyla dövizden TL’ye geçmiştir. Yani Merkez Bankası sıcak paracılardan döviz alarak onlara TL vermiştir.

3-Hazine dövizden TL’ye dönen sıcak paracılardan yüksek reel faiz ve kısa vade ile borçlanmıştır.

4-Hazine sıcak paracılardan borçlanarak temin ettiği TL ile TCMB’den döviz satın almıştır.

5-Hazine TCMB’den satın aldığı döviz ile IMF’ye olan borçlarını ödemiştir. Bu durumda IMF’ye olan borçlar borçlanarak ödenmiştir. Fakat IMF’ye olan dış borçlar uzun vadeli ve nispeten düşük faizli olmasına karşılık, sıcak paracılara olan iç borçların hem vadesi daha kısa hem de faizi daha düşüktür. Örneğin IMF’ye olan borçların döviz cinsinden faizi % 6 civarındadır. Buna karşılık IMF’ye olan borçlarını ödeyebilmek için AKP Hükümeti sadece son 4 yılda dolar cinsinden yıllık % 26,7 faizle borçlanmıştır. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılı sonunda IMF’ye olan borçlar 13,9 milyar Dolar olduğu halde, AKP döneminde de IMF’den borç alındığı için 2004 yılı sonunda yani 2 yılda IMF’ye olan borç 18,4 milyar Dolar çıkmıştır. 2005-2006 yılları arasında ise yukarıda izah edildiği üzere IMF’den alınan borçtan daha fazla borç ödendiği için 2006 yılı sonunda IMF’ye olan borç 12 milyar Dolara inmiştir. Yani AKP iktidarı 4 yılda IMF’ye olan borcu sadece 1,9 milyar Dolar azaltmıştır. IMF’ye olan borçların ödenmesi, Türkiye’nin IMF’nin gözetim ve denetiminden kurtulmasına yardımcı olduğu ölçüde önem taşımaktadır. IMF’ye olan borçlar ödendiği halde IMF ile yapılan Stand-by anlaşması devam ediyorsa yani IMF’nin ekonomi üzerindeki yönetim ve denetimi devam ediyorsa, IMF’ye borçların ödenmesi bir anlam ifade etmez. Daha önceki iktidarlar IMF ile Stand-by anlaşması yaparak yani ekonominin yönetim ve denetimini IMF’ye devretmenin karşılığında IMF’den uzun vadeli ve düşük faizli borç para alıyorlardı. AKP iktidarı ise hem ülke ekonomisinin yönetim ve denetimini IMF’ye devretmiş hem de karşılığında düşük faizli-uzun vadeli borç alacağına IMF’ye olan dış borcu içerdeki sıcak paracılardan daha kısa vade ve daha yüksek reel faizle borçlanarak ödemiştir. Bu durumda IMF’ye olan borçlar ödendiyse neden halen IMF 4 ayda bir gözden geçirme adı altında denetim yapıyor ve neden IMF’nin istediği yasalar hukuk ve milletin talepleri hiçe sayılarak Meclis’ten geçiriliyor sorularını sormak gerekmektedir. Aynı şekilde geçmiş dönemin borçlarını ödediğini iddia eden Başbakan, kendi dönemlerinde toplam 425 milyar Dolar iç borçlanma yapıldığını, yapılan borçlanma ile borçların ödendiği buna rağmen 2002 yılı sonunda 92 milyar Dolar olan iç borcun 2006 yılı sonunda 180 milyar Dolara çıktığını halktan saklamaktadır. Evet AKP döneminde IMF’den alınan borçtan daha ziyade IMF’ye borç ödendiği için IMF’ye olan borç azalmıştır. Ama bu ödeme içerden ve dışardan borçlanarak yapıldığı için 2002 yılı sonunda 263 milyar Dolar olan toplam borç 2006 yılı sonunda 481 milyar Dolara çıkmıştır. BÜTÇEDEKİ DÜZELME GERÇEKÇİ DEĞİL 2006 yılı bütçe gerçekleşmeleri açıklandığında sayın Başbakan, ‘1976′dan beri ilk defa en düşük bütçe açığının gerçekleştiğini’ söyleyerek bütçe dengelerinin düzeldiğini ifade etmiştir. 2006 yılı bütçe tahmini ile yıl sonu gerçekleşme değerleri aşağıda gösterilmiştir. Trilyon TL Gerçekleşme Bütçe ödeneği Harcamalar 175.304 174.322 1-Faiz hariç harcamalar 129.359 128.062 Personel giderleri 37.734 36.021 Sos. Güv. Kur. Devlet Primi 5.067 4.975 Mal ve hizmet alımı 18.646 17.721 Cari transferler 49.603 49.108 Sermaye giderleri 11934 12.452 Sermaye transferleri 2.637 1.834 Borç verme 3.738 4.256 Yedek ödenekler 0 1.695 2-Faiz harcamaları 45.945 46.260 Gelirler 171.309 160.326

1-Genel bütçe gelirleri 166.620 156.214 Vergi gelirleri 137.474 132.199 Vergi dışı gelirler 26.435 21.372 Sermaye gelirleri 1.841 2.269 Özel gelirler ile bağışlar 870 374.

2-Özel bütçeli idarelerin özel gelirleri 3.292 2.963 3-Düz. Denet. Kur gelirleri 1.398 1149 Bütçe dengesi.

3.995 -13.996 AKP İktidarı 2006 yılında 13,9 katrilyon bütçe açığı hedeflediği halde yıl sonunda bütçe açığı 3,9 olarak gerçekleşmiştir.

Bütçe açığının hedeflenen değerden düşük gerçekleşmesi; 1- Bütçedeki faiz dışı harcamaların kısıtlanarak bir sonraki yıla aktarılması, 2- Çeşitli arızi/geçici gelir kaynaklarından gelir elde edilmesi ile sağlanmıştır. Kısacası bütçe faiz giderlerinde tasarruf sağlanarak düzelmiş değildir. 2006 yılı bütçesinde açığın düşük gerçekleşmesi gerçekçi bir durum değildir. Çünkü; -2006 yılı bütçesinde yatırımlar için 12 katrilyon ödenek ayrıldığı halde dönem sonunda 8 katrilyon nakdi gerçekleşme sağlanmıştır. Yani müteahhitlere iş yaptırılmış ama 4 katrilyon olan alacakları ödenmeyerek bütçe emanetlerine alınmış ve 2006 yılının gideri 2007 yılına aktarılmıştır. Fakat 2006 bütçe giderlerinde bu para ödenmiş gibi gösterilmiştir.

-Sağlık harcamaları içinde gösterilen 2 katrilyon TL tutarındaki eczacıların ilaç bedelinden alacakları ödenmeyerek bütçe emanetlerine alınmış yani 2007 yılına aktarılmıştır.

-Kamu ve özel hastaneler olan 2 katrilyon TL tutarındaki borçlar ödenmeyerek bunlardan alınan mal ve hizmet bedeli bütçeye yansıtılmamıştır.

-Başta TDEAŞ, SSK ve BOTAŞ olmak üzere bir çok KİT’ten alınan mal ve hizmet karşılığı ödenmesi gereken 2 katrilyon TL tutarındaki borç ödenmediği için bütçe rakamları dışında bırakılmıştır. Bütçede ödenmeyip gelecek yıla aktarılan bu harcamalarda dikkate alındığında bütçe açığının 4 katrilyon olmayıp 14 katrilyon olduğu açıkça görülmektedir 2006 yılında 160 katrilyon gelir hedeflendiği halde 171 katrilyon gelir elde edilmiştir. Bu durum arızidir. Çünkü gelir kalemleri içinde gösterilen mal ve hizmet ithalatından alınan vergi ile özelleştirme gelirleri 2006 yılına mahsus olup geçici gelir kalemleridir.

Nitekim; -İthalatın olağanüstü artmasına bağlı olarak ithalattan alınan vergiler 4 katrilyon TL artmıştır. Fakat ithalatın bu kadar artması halkımızın tasarruflarının yabancı ülkelere gitmesi demektir.

-Milletin yıllarca bin bir fedakarlıkla meydana getirdikleri stratejik kuruluşların özelleştirme adı altında yabancılara peşkeş çekilmesi sonucu 11 katrilyon gelir elde edilmiştir.

Yukarıdaki gelirlerin toplamı 15 katrilyon TL’dir. Bu 15 katrilyon 2006′ya mahsus bir gelirdir. AKP iktidarı son 4 yıldır sürekli bütçe açığı üstünde borçlanma yapmaktadır. Dönem başında bütçe açıkları fazla gösterilmekte ve böylece borçlanmaya gerekçe oluşturulmaktadır. Nitekim 2006 yılında bütçe 4 katrilyon TL açık verdiği halde Hazine 8 Katrilyon net borçlanma yapmıştır. Yani mevcut iç ve dış borcun tamamı yeni borçlanma ile ödendiği gibi, ödemesi yapılan borçtan 8 katrilyon daha fazla borç alınmıştır. Bütçe açığının 4 katrilyon olduğu bir dönemde net 8 katrilyon borçlanma demek; mevcut iç ve dış borcun yeni borçlanma ile ödendiğini, bütçe açığının borçla kapandığını ve bütçe açığı üstünde lüzumsuz yani ihtiyaç yokken 4 katrilyon borçlanma yapıldığını göstermektedir. AKP bütçe açığı azaldığı halde neden son sürat borçlanmaya devam etmektedir?

AKP iktidarda kalabilmek için iç ve dış rantiyecilere faiz ödemekte yani tabiri caizse resmi rüşvet vermektedir. İşte bunun için yani iç ve dış rantiyeciye faiz ödemek için ihtiyaçtan fazla borçlanma yapmaktadır. 2006 yılı bütçesinin 4 katrilyon TL açık ile kapanmasına karşılık 2007 bütçesinde açık 17 katrilyon TL olarak öngörülmüştür. Yani 2007 yılının 2006 yılından daha kötü geçeceğini AKP bile itiraf etmektedir.

 

0 Comments

Add a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Restore Defaults
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol