Resist the Devil and He Will Flee (Text Only) | Resurrect

KAYIP BOLGE

ATATÜRK,DENİZ ve BİZ

 

Mustafa Kemal Atatürk

Deniz Gezmiş

Atatürk genci Deniz

Mustafa Kemal’in resimleri insanların evlerini süslemeye başladığında, daha Kurtuluş Savaşımız başlamamıştı. Ama Çanakkale Kahramanı bu genç subay, milletin gözünde bir umut olmuştu...

Kurtuluş Savaşı başladığında da Mustafa Kemal’in tek bir güvencesi vardı; rütbesi, görevi değil, vatanı için gösterdiği bu kahramanlık.

Aynı kahramanlık Kurtuluş Savaşı’nı kazandıktan sonra Mustafa Kemal resimleri artık ülke sınırlarını aşmıştı çünkü O artık Çanakkale Kahramanı değil, Doğu’nun kahramanıydı...

1923 sonrası Asya şafağını Mustafa Kemal resmi aydınlatıyordu.

1950’ler geçerken bu resim Ortadoğu’ya Kuzey Afrika’ya yayıldı.

Artık her Ulusal Kurtuluşçunun cebindeydi resmi...

Mustafa Kemal’i tüm Doğu’da bu kadar benimseten kahramanlık, O’nun emperyalizme karşı savaşçılığıydı. Çanakkale bunun göstergesiydi, koskoca İngiliz Donanması ilk defa burada yeniliyordu ve Kurtuluş Savaşı’nda bu defa İngilizi, Fransızı, İtalyanı ile yedi düvel boyun eğiyordu bu adama.

Emperyalizme kafa tutan değil aynı zamanda emperyalizmi yenen adamdı Mustafa Kemal.

Bu nedenle de emperyalizme başkaldıran her ulus, her devrimci için en büyük moral kaynağı O’nun resmiydi.

Dünya halkları emperyalizme başkaldırırken O’nun ülkesinde farklı bir dönüşüm yaşanıyordu ama. Kurduğu tam bağımsız devlet, ölümünün hemen ardından emperyalizmin güdümüne giriyordu, Çanakkale’yi emperyalist donanmalar geçememişti ama Amerikan zırhlısı Missouri Dolmabahçe’ye demirlerken ülkeyi yönetenler bunu bir bayram günü sayıyordu.

O’nun resmi devlet dairelerini süslüyordu. O resmin önünde egemenler ülkeyi pazarlıyor ve yaptıklarından utanmıyorlardı.

Atatürk bir devlet adamına böyle böyle dönüştürülürken bir şeyler değişti birden.

Tarihler 27 Haziran 2008’i saat sabah 8.20’yi gösterirken İstanbul Üniversitesi’nde ilk işgal sona eriyordu. İşgali sona erdiren öğrenciler rektörlük binasını rektöre teslim ederken rektör Prof. Dr. Şerif Egeli’ye de makam odasını teslim ettiler.

Odada ufak bir değişiklik vardı, rektörün masasının arkasına bir Atatürk portresi asılmıştı ve üzerine de bir not düşülmüştü:

“Üniversite Boykot Savunma Komitesinin Rektörlüğe hediyesidir.”

Herhalde 68 kuşağının ne istediğini, ne için yola çıktığını bundan güzel anlatacak bir olay yoktu: 68, duvardan indirilen Mustafa Kemal resmini asma eylemiydi.

Aynı rektör bundan 15 gün önce işgal başlarken karşısında Devrimci Gençleri bulur, başlarında Deniz Gezmiş vardır. Deniz, işgalci öğrenciler adına talepleri sıralar ve üniversitede devrim istediklerini belirtir.

İstekleri dinleyen rektörle Deniz arasında şu tartışma geçer:

Deniz: Biz pazarlığa gelmedik.

Rektör: Yanlış bilgiye dayanıyorsunuz. Halledilmesi mümkün olanların halledilmediği bir karar alınmış mıdır ki bu şekilde konuşuyorsunuz?

Deniz: Zor mu kullanılması gerek?

Rektör: Kullandınız işte.

Deniz: Biz Atatürk genciyiz.

Rektör: Atatürk genci önce benim. Ben, Atatürk’ün ağzından Gençliğe Hitabesini dinledim. Burada hesaplaşma olmaz. Bu kalabalıkla mesele çözümlenemez.

Deniz: Sabreden derviş açlığından ölmüş

Rektör: Doğrusu sabreden derviş muradına ermiş.

Deniz: Üniversitede devrim istiyoruz. Üniversitede söz sahibi olmak istiyoruz. Hükümetlerin dümen suyuna gidilmemesini istiyoruz.

Rektör: Benim geldiğim yol belli, gittiğim yol belli.

Deniz: Belli belli, Mason Locasından geçiyor. İstifa et!

Bu diyalog hem Türkiye’deki karşı devrimi hem de gençliğin nasıl bir devrim istediğini anlatmaktadır. Atatürk’ü bir halk kahramanından, antiemperyalist devrimciden soyutlayıp onu devlet adamına dönüştüren Mason Atatürkçülüğüne karşı devrimci Atatürkçülük.

İşte Deniz, böylesi bir dönemin ve böylesi bir mücadelenin lideri olarak ortaya çıktı: İlk eylemi de rektörün duvarına Atatürk resmi asmaktı!

Murat Demirel

Ama Deniz banka mı soydu diyorsunuz?
Evet soydu. Ama kendisi için değil...
Ve Deniz asıldıktan tam otuz yıl sonra, Deniz’leri banka soydular diye asan dönemin lideri Demirel’in ailesi, Egebank’ı soymaktan içeri atıldı!
Hem de silahsız soygun, hortumla soygun...
Ne için?
Emperyalizme karşı verilecek mücadeleyi finanse etmek için mi?
Değil elbette...
Alın size iki soygun ve yerli yerine oturtun.

Altı Ok ve Deniz

Erzurumlu bir ailenin çocuğu olarak 28 Şubat 1947 günü dünyaya gelmişti.

Yıllar sonra babası Deniz’e aile seceresini şöyle açıklayacaktır:

“Anne tarafından deden, Balkan Savaşı’na askeri lise öğrencisi olarak katılmış, Kurtuluş Savaşı’nda yaralanmış ve İstiklal Madalyası almış şerefli bir subaydır. Baba tarafından deden, şimdi seni Ermenilikle itham eden zibidilerin var olması için Sarıkamış Muharebesi’nde Moskof ordularına karşı savaşırken esir düşmüş ve üç yıl Sibirya ormanlarında işkence çekmiştir. Sen bilir misin, Gezmişoğulları Birinci Dünya Savaşı’nda onaltı şehit vermiş bir ailedir. Babanın üç dayısı Erzurum’un Ermenilerden geri alınmasında şehit edilmişti...”

Ailesi koyu CHP’liydi. Bu ortamda yetişirken mahallede çocukların liderliğini üstlenir. Demokrat Partili ailelerin çocuklarıyla dövüşürler.

İlkokulu bitirirken mezuniyet resmi çekilmektedir, önde çömelen Deniz 6 Ok işareti yapar fotoğraf makinesine...

Ve hayatı hep bu Altı Ok yönünde ilerler.

Deniz’in tek bir eylemi vardır: Her dönem Amerikan emperyalizmine karşı çıkmak. Ve elbette emperyalizmin ülke içindeki işbirlikçileriyle mücadele etmek.

Yani Mustafa Kemal yolunun takipçisidir.

İşgal olayından sonra önce okuldan atılır sonrasında hapse.

Deniz için İstanbul Üniversitesi öğrencileri bir gösteri düzenlerler ve orada Deniz’in hapishaneden gönderdiği mektup okunur:

“Kardeşlerim, sizinle sokaklarda, meydanlarda, fabrikalarda Amerikan emperyalizmine karşı omuz omuza dövüştük. Sizinle, üniversiteyi emperyalizmin kalesi yapmak isteyen uşaklar sürüsüne karşı mücadele ettik. Şimdi bu düşmanlarımız görünüşe bakıp kendilerini güçlü zannetmektedirler. Oysa asıl güçlü olan devrimcilerdir. Çünkü tarih çarkı devrimcilerden yana dönmektedir. Yaşasın tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye!”

Oğlunun devrimci mücadelenin en ön safında olması babasını elbette etkiler. Babası konuşmalarını şöyle anlatır:

“Oğlum, bozuk düzen deyip duruyorsun, şu okulunu bitir, yoksa sana kimse ekmek vermez. Diplomanı al, sonra ne istersen yap derdim ona. Bana yanıtı şu olurdu. Baba derdi, kendisini topluma kabul ettirecek insanlar için diplomaya gerek yok. Benim zaten üniversiteden alacağım birşey yok, onun bize vereceği bir şey yok, bugün öğrenci üniversiteyi çoktan aştı.”

Deniz, fiilen okulda değildir ya gözaltında ya hapiste ya da kaçaktır artık.

Ama her antiemperyalist gösteride ortaya çıkar.

1967 yılı sonunda Kıbrıs’a destek gösterisinde Beyazıt’ta başlayan yürüyüşte vardır. Kortej Karaköy’den geçerken bir Amerikan motorunda asılı bayrağı görür ve hemen onu alır. Sonra Taksim meydanında bu Amerikan bayrağı yakılır.

1968 20 Mayısında Adalet Partisi gençlik kolları İstanbul Üniversitesi’nde Atatürk anıtına çelek koyar. Deniz çelengi yakar, gerekçeleri şöyledir:

“Atatürk ilkelerinden sapmış ve sömürgecilerin Türkiye’de temsilciliğini yapan bir iktidar partisinin çelengi Atatürk Anıtı önüne konulamaz.”

1968 Temmuzunda Amerikan 6. Filosu Dolmabahçe’ye gelir ve orada Deniz ve arkadaşları tarafından Amerikan askerleri denize dökülür.

Bu gösteriye karşı çıkan tek grup Perinçek grubudur. Hatta Gümüşsuyu’nda Devrimci Gençler’in önüne barikat kurarlar, Devrimci gençler Dolmabahçe’ye inemesin diye.

Deniz kitleye şöyle seslenir:

“Arkadaşlar biz buraya nutuk dinlemeye gelmedik. Dolmabahçe’ye inmeye geldik. Orada, kadınımıza kızımıza saldıranlara dersini vermeye geldik. Kimse bizi boş laflarla yolumuzdan alıkoyamaz. Hedefimiz Dolmabahçedir. Yürüyelim arkadaşlar.”

Yine aynı günlerde “Barış için Amerikan emperyalizmine karşı savaş” gösterisi düzenlenir. Gösterinin ardından Turan Emeksiz anıtı önünde saygı duruşu ve İstiklal Marşı okunur.

Vedat Demircioğlu öldürüldüğünde evde yığılır kalır. Üzgündür çok, ama kalkar ve okula gider. Beyazıt kapısında şu konuşmayı yapar:

“Vedat, devrim için öldü. Ölenler ölür, ölenler güneşe gömülür. Ölenlerin yasını tutacak vaktimiz yok arkadaşlar. Bugün savaş günüdür.”

Cağaloğlu savaş alanına döner. Adalet Partisi’nin polisleri Devrimci Gençlere saldırırken Devrimci Gençler bir taraftan dövüşmekte diğer taraftan “Ordu gençlik elele” sloganını atmaktadır.

10 Kasım 1968’de ise Samsun’dan Ankara’ya Mustafa Kemal Yürüyüşü düzenlenir. Deniz en başta Türk bayrağıyla yürümektedir. Yürüyüşçülerin açıklaması şöyledir:

“1919’da başlayan Mustafa Kemal Devrimi kendisinden sonra gelen yöneticiler tarafından amacından saptırılmış, Cumhuriyet’in bütün kurumları yozlaşmıştır. Bugün Türkiyemiz dünyanın ilk antiemperyalist ve antikapitalist devrimi gerçekleştiren Mustafa Kemal’e rağmen yabancıların desteklediği karşı devrimcilerin etki alanına girmiştir. Biz Mustafa Kemal gençliği olarak, saptırılan devrimi rayına oturtmaya kararlıyız.”

Amerikan elçisi Vietnam Kasabı Commer Türkiye’ye geldiğinde uçağını taşlayanların başında yine Deniz vardır havaalanında.

Tutuklanır ve hakim sorar “Son sözünüz var mı?” diye.

Deniz cevap verir: “Son sözümüz kahrolsun Amerika’dır.”

3 yıl sonra idama giderken de son sözü aynı olacaktır:

“Kahrolsun emperyalizm...”

Atatürk ve Deniz

Deniz idam edildiğinde 6 Mayıs 1972’ydi.

O gün tüm Türkiye gözyaşı döktü evlerinde, üzüntülerini gizleyerek.

O günden sonra analar babalar Deniz koydular çocuklarının adını.

Ve sonra Deniz’in resmi asılmaya başlandı Atatürk resimlerinin yanına...

Evet gerçek bu, bir halkın gerçeği...

Türk halkı Atatürk’ten sonra evine ikinci bir devrimcinin resmini asmaya karar vermiştir ve bu da Deniz olmuştur.

Kimileri TÜRKSOLU’na “Neden Atatürk’ün yanına Deniz’i koyuyorsunuz” diye soruyorlar, biz değil Türk halkı onları yan yana koydu.

Nedeni de çok basit: Atatürk’ten sonra bu ülkede emperyalizme karşı çıkan ilk devrimci o oldu.

Düşünün hele yukarıda sayılan eylemlerini Deniz’in, bir tane sağcı var mı Deniz’in yaptıklarının yüzde birini yapan?

Atatürk’ün yanına o nedenle Deniz yakışıyor işte.

Deniz’i koymasak Atatürk’ün yanına Atatürk oğulsuz kalır, Atatürk’ü koymasak Deniz’in yanına Deniz babasız kalır...

Ve devrimciler devrimcilerle yan yana koyulur...

Büyük boy için lütfen tıklayınız

 

0 Comments

Add a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Restore Defaults
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol