Resist the Devil and He Will Flee (Text Only) | Resurrect

KAYIP BOLGE

DEMOKRASİ'yi KORUMAK İÇİN KAPATILMALI

Parti kapatmak ama parti kurarak

 

Abdullah Gül - Tayyip Erdoğan

Türkiye tarihinde ilk defa AKP iktidarı, Yargıtay’a, Danıştay’a ve genel olarak hakim ve savcılara karşı düşmanca tavrını ortaya koymuştur. Başbakan bizzat Danıştay’ı hedef göstermiş ve bu hedef göstermenin hemen ardından Danıştay’da kanlı bir baskın gerçekleşmiştir. Cumhuriyet idaresinin üç unsurundan yasama ve yürütmeye el koyan AKP zihniyeti yargıyı denetim altına almak için ayak oyunları ve cambazlıklara da girişmiştir.

AKP sadece laiklik karşıtı değil
aynı zamanda demokrasi karşıtı odak

Ve nihayet Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı AKP için kapatma davası açtı. Kimi evlerde bayram kimi evlerde cenaze havası ama genel olarak bir şaşkınlık ve “ne olacak” hali hakim toplumda.

Biz bu yazıyı yazarken henüz siyasi partilerden ve özellikle AKP’den bir açıklama yapılmamış durumda. O nedenle asıl tartışmayı gelecek sayımıza bırakmak zorundayız. Ama yine de bu konu üzerinde duracağız burada.

Bilindiği gibi bizler TÜRKSOLU’nda bir yıldır AKP’nin kapatılması gerektiğini yazıyor ve savcıları da bunun için göreve çağırıyoruz. Bu talebimizi iki defa da kapak haline getirdik.

O nedenle Başsavcı’nın açtığı kapatma davasını elbette çok olumlu buluyor ve destekliyoruz. Türkiye’de AKP zihniyetinde partilere yer olmamalı ve dahası bu parti yöneticileri zihniyetindeki insanlara da siyaset yapma hakkı tanınmamalı.

Bunun tek nedeni elbette AKP’nin laiklik karşıtı uygulamaları değil. Doğru; AKP laiklik karşıtı bir suç odağı haline gelmiştir ama bu kadarla sınırlı kalmamıştır.

AKP, Cumhuriyet’in temel niteliklerinden sadece laiklik niteliğine değil Cumhuriyet’in özüne bir saldırı başlatmıştır.

AKP aynı zamanda hukuk devletine karşıdır.

Türkiye tarihinde ilk defa AKP iktidarı, Yargıtay’a, Danıştay’a ve genel olarak hakim ve savcılara karşı düşmanca tavrını ortaya koymuştur.

Başbakan bizzat Danıştay’ı hedef göstermiş ve bu hedef göstermenin hemen ardından Danıştay’da kanlı bir baskın gerçekleşmiştir.

Cumhuriyet idaresinin üç unsurundan yasama ve yürütmeye el koyan AKP zihniyeti yargıyı denetim altına almak için ayak oyunları ve cambazlıklara da girişmiştir. Yargıtay’ın devre dışı bırakılması için emeklilik yaşı düşürülmüştür.

Kısacası AKP laikliğin karşısında bir suç odağı haline gelmiştir ama bu hale gelirken aynı zamanda yargıyı ortadan kaldıracak uygulamalara da girişerek hukuk devletini ortadan kaldıracak bir adım atmıştır.

O nedenle AKP’nin kapatılmasının tek gerekçesi laiklik karşıtı bir odak olmak değil aynı zamanda demokrasi karşıtı bir odak olmaktır.

AKP laiklik karşıtı bir parti değil açıkça, tüm uygulamalarıyla ve projeleriyle faşist bir partidir. Faşist partilerin kurulması sadece ülkemizde değil tüm dünyada yasaktır o nedenle elbette AKP kapatılmalıdır.

Fakat AKP’nin hesap vermesi gereken tek yan bu değildir. Hukukun dışına çıkan bu faşist parti, aynı zamanda hukuku katledecek bir “sözde hukuki süreç” de başlatarak tüm rakiplerini hapse atacak bir komplo ve tertip yönetimi kurmuştur.

Danıştay’dan başlayarak ülkede geliştirilen pek çok düzmece operasyon ile faşist bir idarenin ötesinde bir mafya-çete örgütlenmesi kurulmuştur. Bu çete suç imal etmekte, suçlu imal etmekte ve toplumu sindirmeye çalışmaktadır.

AKP bu yanıyla bir suç odağı haline gelmiş durumdadır.

Faşist Partiyi Kapatın

AKP'yi Kapatın

7 Mayıs 2007 tarihli TÜRKSOLU:
AKP’yi kapatın

28 Ocak 2008 tarihli TÜRKSOLU:
Faşist Partiyi kapatın

Seçimden önce kapatılmalıydı

Yani işin neresinden bakarsanız bakın AKP çoktan kapatılması gereken bir partiydi. Bu partiye savcıların 5 yıl katlanmış olması bile büyük bir tolerans sayılmalıdır.

Ama burada bu işin geç kalmış bir uygulama olmasının üzerinde biraz daha durmak gerekmektedir.

Bizler 22 Temmuz seçimlerinden hemen önce AKP’nin kapatılması çağrısı yaptık.

AKP o gün de tıpkı bugünkü gibi laiklik karşıtı bir odak durumundaydı, toplumu açıkça ikiye bölmüştü. Böylesi bir durumda AKP’ye açılacak dava bugünkü AKP iktidarına engel olabilirdi.

Ama bu seçimlerden sonraki uygulamaları kapatma için iyi bir delil oldu, o nedenle geç kalınmış sayılmaz da diyebilirsiniz elbette.

Fakat bunun da bugün için çok daha büyük bir handikapı var, bir sene önce AKP %34’le iktidarda oturan bir azınlık partisiydi, bugün ise %46 oya sahip bir çoğunluk partisidir.

Dolayısıyla geç kalmanın maliyeti AKP’ye mazlum rolünü oynayacak bir fırsat verilmenin ötesinde demokrat rolünü oynayacak bir fırsatın da verilmiş olmasıdır.

Şimdi Türk hukuku ve demokrasisi %46’lık bir partiyi kapatmanın ne getirip ne götüreceğini tartışmak zorunda bırakılmıştır.

Kapatmak fayda vermez mi?

Böylesi bir durumu bir de 27 Mayıs döneminde yaşamış ve tartışmıştık. 27 Mayıs’ta yine çoğunluk partisi olan Demokrat Parti kapatılmış ve liderleri yargılanmıştı.

Ama sonrasında bilindiği gibi o partinin devamı olan Adalet Partisi iktidarı aldı. Onun kapatılmasının ardından ANAP ve diğerleri.

Yine bugünkü AKP’nin öncülü olan Milli Nizam Partisi, Refah Partisi ve Fazilet Partisi de kapatılmıştı ama en sonunda kurulan AKP’ye kimse engel olamadı.

Şimdi kimileri bu tarihsel gerçeklerden hareketle bir teori kurguluyor ve diyorlar ki bu ülkede halk siyasi yasaklara karşıdır, o nedenle sırf tepki olsun diye kapatılan partilerin yerine kurulanlara oy verip iktidar yapar.

Tabii önemli olan bu değil sonucu: Siz istediğiniz kadar AKP’yi kapatın yarın onun yerine başka bir parti kurulur ve o iktidar olur.

Ama bu kurgunun ciddi bir yanlışı var.

Mesela bu ülkede çok uzun yıllar sosyalizm yasaklanmıştı ama halk hiçbir zaman bu partilerin peşine takılmadı.

Hadi diyelim o çok aşırıydı, ama 1980’de CHP da kapatıldı ama kimse bu yasağa tepki için CHP’nin peşinden gitmedi!

Demek ki kurgunun bir yerinde yanlışlık var, halkın tavrı yasaklara karşı çıkmak, tepki koymak, demokrasiyi korumak olarak ortaya konulmamalı. Tam tersine halk bu parlamenter oyun içinde sağcı geleneğe hapsedilmiş durumdadır.

Türkiye’nin temel sorunu

Zaten Türkiye’nin temel sorunu da budur. Kökü dışarda parlamenter sistemde halkın oyları işbirlikçi sağcı partilere akar.

Çünkü emperyalizme bağlı bir siyasi sistemde bu tür partilere gereksinimi vardır dış güçlerin. İkincisi bu partiler gerici yapılarıyla dini ve toplumun aşiretsel yapısını da kullanırlar. Bu sayede de hep bol oy alırlar.

Alınan bu bol oylar demokratik seçmenin iradesini değil feodal, aşiretsel, tarikatsal esaretin sonucudur. Asla birey olamayan kölelerin, kulların, marabaların oylarını sağ partiler alırlar ve bu maraba oylarını demokrasinin zaferi diye lanse ederler.

İşte bizim ülkemizin en temel yapısal sorunu budur. Bu ülkede parlamenter bir oyun oynanmaktadır ve bu oyunu bozacak bir devrimci parti de 70 yıldır kurulamamıştır.

Çünkü demokrasinin katli sağcılara değil solculara uygulanan bir programdır. Bu çemberi kırmaya niyetlenen TİP’i parlamentoda döven sağcı partilerin milletvekilleriydi. Ve o TİP’e çok tahammül edemeyip kapattılar.

TİP yine şanslı bir örnekti. Bunun dışındaki ilerici ve solcu güçlerin parti kurmalarına ise çoğunlukla izin bile verilmedi. Ve Türkiye’nin sol potansiyeli hep yeraltına itilip orada halktan koparıldı.

Büyük kısmı hapislerde çürütüldü, bir kısmı öldürüldü, bir kısmı idam edildi.

Kısacası sağcı partilerin bir kısmı şimdi demokrasi diye cıyaklıyor ama bu demokrat geçinenler bu ülkede solculara uygulanan her tür faşist baskıyı, katliamı seyretmiş insanlardır. Büyük kısmı da bu katliamlara ortak olmuştur.

Kapatma davasını açacak olan güç

Peki buradan onları haklı çıkaracak bir sonuca ulaşabilir miyiz?

Hem evet, hem hayır!

Öncelikle hayır. Sağ partiler kapatıldıkça güçlenmezler. Sağcılığın güçlenmesi ile bu partilerin oylarının artmasını, aynı sürecin sonucu olarak görmemek gerekir. Elmalarla armutları aynı sepete koymayalım.

Ama bir taraftan da evet!

Siz AKP’yi kapatırsanız yine de elinize bir şey geçmez.

Mesela AKP yerine onun benzeri bir parti gelir ya da MHP türü bir parti.

Hadi o da olmadı, diyelim CHP gelse...

Ne farkeder?..

Bu ülkede kurulu işbirlikçi sistem değişir mi!

Elbette değişmez.

O nedenle AKP’yi kapatmak sonuca götürecek bir adımdır. Ama toplumumuzun makus talihini değiştirecek kararlar mahkemelerde değil siyaset sahnesinde alınır.

O nedenle AKP’nin temelli kapatılması için davayı açacak olan Başsavcı değil, “Ben bu tarihi de, bu talihi de değiştirmeye hazırım, kararlıyım” diyecek, devrimci partiyi kuracak yürekli insanlardır, devrimcilerdir...

Yani AKP’nin karşısına alternafifi devrimci partiyi kurmadan alınacak bir kapatma kararının bir anlamı olmayacaktır.

Başsavcıya yine de teşekkür edelim ama gevşemeyelim ve kaldığımız yerden yolumuza devam edelim...

Büyütmek için lütfen tıklayın

0 Comments

Add a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Restore Defaults
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol