Resist the Devil and He Will Flee (Text Only) | Resurrect

KAYIP BOLGE

BUSH,GÜL'ün SIRTINI SIVAZLADI

Bush, Gül’ün sırtını sıvazladı:
İran’a: Marş Marş!

Bush, Gül'ün sırtını sıvazladı
Gül’ün ziyareti ansınızın planlanan bir ziyaret… Ziyaretten bir hafta önce Talabani İran-Irak sınırını tanımadıklarını açıkladı. Basra Körfezi’nde ise ABD deniz kuvvetleri ile İran botları arasında sıcak çatışmaya ramak kalan bir zıtlaşma hâlen devam ediyor. Bu sırada Gül uçakla ABD’ye gidiyor. Ve İran Türkiye’ye gönderdiği doğalgazın vanasını aynı anda
kapatıyor. Tüm bu gelişmeler, Abdullah Gül’ün, Kandil Dağı’ndaki bombardıman öncesi ABD’nin verdiği çok önemli (!) istihbarat için teşekkür etmek vesilesiyle binlerce km aşarak Bush’a uçmadığını açıkça gösteriyor.

Büyük ortaklık değil küçük uşaklık

Son bir yılda Tayyip Erdoğan 3 kez ABD’ye gitti. Ancak bu üç ziyaretin yalnızca birinde randevu alıp ABD Başkanı Bush’un huzuruna çıkabildi.

Bazıları Tayyip Erdoğan’ın daha Kasım ayında gerçekleşen son ABD ziyaretinden hemen sonra gerçekleşen Abdullah Gül’ün geçen haftaki ABD ziyaretine anlam veremedi.

Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığı sıfatını kapar kapmaz ilk iş olarak Güneydoğu’ya gitmişti. Güya yurt gezilerine devam edecekti. Ama Türkiye’nin geri kalanı nedense unutuldu. Şimdi de Vaşington gezisine çıktı.

Gül’ün kimin Cumhurbaşkanı olduğu ortaya çıktı. TÜRKSOLU daha en başından söylemişti: Kürtlerin Cumhurbaşkanı.

Abdullah Gül’ün ziyaretleri sadece kendisini bağlasa tabii ki umurumuzda bile olmazdı. Ama kendisi “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı” sıfatını ele geçirdi. Bu ise Türkiye açısından attıkları her adımı dikkatle izlememizi gerektiriyor.

Gül-Bush buluşmasını ekranlarda izleyen milyonlarca Türk’ü utanç içinde bırakan sahne bu yüzden bizi alakadar ediyor.

Bush’un ofisine önce Gül giriyor. Kameralara utangaçlık, merak ve heyecanla karışık bir bakış atıyor. Ayakta duruyor ve bakınmaya devam ediyor. Adeta “Sayın Bush acaba hangi yönden içeri girecek” edasıyla gülümsüyor.

O sırada Bush içeri giriyor. Gül heyecandan farkında bile değil. Gül’ün sırtını iki kere eliyle pış pışlayan Bush “evlat rahat ol ben geldim” ifadesiyle Gül’ü uyandırıyor. Yerini gösteriyor.

Çok uzatmayalım. Bazen bir sahne, bir fotoğraf, sayfalar dolusu jeopolitik analizin yerini tutabilir. Yine de Kürt-İslamcıların her ABD ziyaretinde bol bol sergiledikleri bu acizlik karelerinin Türk milletini bağlamadığını tarihe not olarak düşelim. Ne de olsa onlar “Türkiyeli”, hiçbir zaman “ben Türk’üm” demediler.

Tüm bu yaşanılanlara yeniden vurgu yapmamızdaki tek maksat, “ABD’yle yeniden dost olduk, stratejik müttefiklik dönemi tekrar başladı” propagandalarının iç yüzünü açığa çıkarmak.

İlk olarak Gül’ün bu ziyareti Türkiye’nin stratejik ortaklığının değil, küçük uşaklığının tescilidir. Çünkü ziyaret Bush’un Ortadoğu ziyaretinden birkaç saat önceye denk gelmiştir. Zaten günleri sayılı olan Bush, Ortadoğu’da ne kadar kukla Arap rejimi ve kıyıda köşede kalmış emirlik varsa ziyaret edecek.

Peki “büyük müttefik” Türkiye gezi programına dâhil mi? Nerede?!

Bush lütfedip Ankara’ya gelmeyeceği gibi, Abdullah Gül’ü bir kıta ve bir okyanus öteden Vaşington’a kadar çağırdı. Devletin parasına yazık… Bari Gül Tel Aviv’e gidip Bush ile orada görüşseydi. Yakıt tasarrufu olurdu.

İkincisi 1996’dan itibaren ilk defa bir Cumhurbaşkanı ABD’ye gidiyor. Bu arada ise Clinton ve Bush Türkiye’ye geldi. Yani 12 yıllık bir sürecin sona erdiği adeta Gül tarafından ABD’ye iletilmiş oluyor.

Üçüncüsü Gül’ün ziyareti ansınızın planlanan bir ziyaret… Ziyaretten bir hafta önce Talabani İran-Irak sınırını tanımadıklarını açıkladı. Basra Körfezi’nde ise ABD deniz kuvvetleri ile İran botları arasında sıcak çatışmaya ramak kalan bir zıtlaşma hâlen devam ediyor. Bu sırada Gül uçakla ABD’ye gidiyor. Ve İran Türkiye’ye gönderdiği doğalgazın vanasını aynı anda kapatıyor.

Sayı: 19, 16/12/2002
Sayı: 19, 16/12/2002

Sayı: 23, 10/02/2003
Sayı: 23, 10/02/2003

Sayı: 113, 07/08/2006
Sayı: 113, 07/08/2006

Sayı: 154, 17/09/2007
Sayı: 154, 17/09/2007

Hacca ABD’ye gidenin, Cihadı BOP’ta olur

Tüm bu gelişmeler, Abdullah Gül’ün, Kandil Dağı’ndaki bombardıman öncesi ABD’nin verdiği çok önemli (!) istihbarat için teşekkür etmek vesilesiyle binlerce km aşarak Bush’a uçmadığını açıkça gösteriyor.

ABD ve İngiltere basını bu acele ziyaretin nedenini çok açık yazdı. Dış basına göre Bush ve Gül’ün esas gündemi İran, Irak ve enerji güvenliği.

Oysa Türkiye’deki işbirlikçi, Kürt-İslamcı medyaya göre sanki Gül ile Bush hususi PKK terörünü nasıl daha da çok ezeriz diye buluşmuşlar. Kafa kafaya vermişler. Büyük projeler geliştirmişler. Gazetelerde İran ile ilgili görüşmeler üzerine neredeyse tek satır bile geçmedi.

PKK ile ilgili proje kısmına geri döneceğiz. Ancak önce İran meselesini ele almalıyız. Çünkü ABD’nin geçtiğimiz ay Kandil şovuyla başlattığı “PKK’yı siyasallaştırma operasyonu” esas olarak İran saldırısı, BOP ve tabii ki en nihayetinde “Büyük Kürdistan Projesiyle” bağlantılı.

Abdullah Gül’ün ABD gezisi ise burada bazılarının bahsettiği gibi bir ABD-AKP anlaşmasının değil, AKP açısından ABD’ye koşulsuz biatin göstergesidir. Semboliktir. Çünkü Irak işgali öncesi AKP’nin uğradığı tarihi 1 Mart Tezkeresi hezimeti sırasında AKP’nin başında bulunan ve başbakan olan Abdullah Gül’dü.

İran ile ilgili böyle bir hataya düşmeyeceğinin mesajını AKP liderleri uzun süredir veriyor. Hatta “1 Mart hezimeti”yle ilgili açıkça o zamanki “bazı ulusalcı komutanları ve muhalefeti” suçluyorlar.

ABD’nin Irak’ta Sünni Arap temelli direnişe karşı, işbirlikçi Sünni kliği yaratma çabalarına en çok AKP iktidarı hizmet etmişti. “Ilımlı İslam” ve Sünni iktidar kimliğiyle Lübnan’a ABD için paralı asker yazılma “şerefi” de AKP’ye ait.

ABD Irak’ı Kürt ajanları ve Şii Şeriatçılığıyla böldü. Şimdi sırada İran’a karşı işbirlikçi Sünni Şeriatçı rejimleri kullanmak var.

Suudi Arabistan gibi gerici Arap ülkeleri zaten uzun süredir bu tür bir koalisyona razı. İsrail-Filistin arasında ABD’nin ön ayak olduğu geçici bir ateşkesin tek amacı da Şii İran’a karşı bölgesel işbirlikçiler, uşaklar bulma çabası. İran’ın Irak’ta alet olduğu oyunun aynısı, şimdi kendisine karşı işliyor.

Şeriatçılık Ortadoğu’da hep kullanıldı. Bizimkiler hem Şeriatçı hem Kürtçü oldukları için kullanılmaya iki kat hazırlar. 19. yy’da kıblesi Londra olan Türkiye’deki Şeriatçıların, bu asır değişmeyen kıblesi Vaşington oldu. Kıblesi Vaşington olanın cihadı Haçlı Ordusuyla Ortadoğu’ya olur.

İlk emir: PKK siyasallaşacak

Gül’ün ABD gezisinde İran’a sefer yolunda uyulması gereken talimatname AKP’ye iletildi. Geçtiğimiz ay Kandil Dağı’na yetkililerin ifadesiyle “ABD istihbaratı ve hava koridoru izniyle” düzenlenen operasyonun bir ayağı, Türkiye’de ABD ve PKK’ya karşı Ordu ve Millet içinde yükselen öfke dalgasını dindirmekti. ABD’yi “dostlaştırma operasyonu” geride kaldı.

Şimdi operasyonun ikinci ayağına sıra geldi. AKP’lilerin ifadesiyle “ABD’den aldıklarımızın karşısında vermemiz gerekenler”, tüm diplomatik nezaket kurallarına aykırı bir tarzda ABD’liler tarafından gündeme taşındı.

Bush-Gül görüşmesinin ardından Beyaz Saray’ın yaptığı resmi açıklama Başyazarımız Gökçe Fırat’ın iki hafta önce öngördüğü altı maddeli ABD planını aynen doğruluyor:

“Görüşmenin temelinde konuya kapsamlı bir çözüm bulmak için yapılacaklar vardı ki bunlar sadece askeri çözümler değil, ekonomik, siyasi ve sosyal gelişime yönelik adımlardı…

Türkleri ve Iraklıları (Kuzey Iraklı Kürtleri) daha yakın çalışmaları konusunda uyarıyoruz. Daha yakın temas olması gerektiğine inanıyoruz. Kapsamlı çözümden kas-tettiğimiz, PKK konusunda askeri çözümün sadece kısmen yeterli olacağı. Türkiye’deki Kürtlerin şartları iyileştikçe, siyasi süreç içerisinde PKK’ya katılımcı tabanı oluşturmayacak ve süreç dışında kalan bir azınlık haline dönüşmeyecekler. Uzun vadeli çözümden kastettiğimiz budur. Olay parçalıdır. Askeri parça, siyasi parça ve ekonomik parçaları var.”

Üsluba dikkat!

“Türkleri uyarıyoruz…”, “Türkiye’deki Kürtlerin şartları iyileştikçe…”, “uzun vadeli siyasi ve ekonomik çözüm”, “siyasi süreç”, “K. Irak’lı Kürtlerle yakın çalışma…”

ABD açıkça PKK’yı siyasallaştırma sürecini başlattı. Bush, Abdullah Gül’e bu sürecin takvimini dikte etti: Siyasi af, federasyon için anayasal düzenleme ve en sonunda Tayyip’in meşhur masasına PKK’lılarla oturması.

Siyasallaşmayı yanlış anlamayın. Bu süreçte PKK’lı teröristler varlıklarını sürdürecekler ancak İran operasyonu bitene kadar PJAK adını alacaklar. Türkiye’de büyük kentlerde bombalama eylemlerini ve DTP kanalıyla mecliste de varlıklarını devam ettirecekler.

Abdullah Gül, ABD’li yetkililerin siyasallaşma konusundaki taleplerini bu kadar açık dile getireceklerini beklemiyordu. Açıkça zor durumda kaldı. Cumhurbaşkanlığı bu konularda görüşüldüğünü yalanlayamadı bile. Köşkten yapılan resmi bir açıklamayla sadece görüntüyü kurtarmak için Bush’un dikte ettiği maddeleri zaten kendilerinin dile getirdiklerini iddia ettiler:

“…Sorunu çözmeye yönelik ekonomik sosyal ve siyasi adımların değerlendirildiğini söyledik. Biz anlatınca da Başkan Bush’un herhangi bir sorusu olmadı.”

Bush hiç sormadan adeta hesap verir gibi bunları dillendirmek sizi daha da alçaltır.

İkinci emir: Kukla “Kürt devleti” tanınacak, parası ve silahı temin edilecek

AKP medyası tarafından pek böbürlenerek vurgulanan Bush-Gül buluşmasının başka bir gündem maddesi ise “Irak’ın ve enerji yollarının güvenliği” için yapılan görüşmelerdi.

Burada “enerji güvenliğinden” kastedilen tabii ki ABD’nin enerjisinin güvenliği… Aynı zamanda Barzani’nin de dolarlarının güvenliği…

Kısacası K. Irak’ta Kürt yönetiminin el koyduğu Musul ve Kerkük kuyularından çıkan petrolün, Türkiye’nin sağlayacağı güvenlik şemsiyesiyle Akdeniz’e ve ABD’ye ulaştırılması projesini AKP iktidarı üstlenecek.

Kürt-İslamcılara göre böylelikle ABD-Kürtler ve Türkiye arasında ortak çıkar sağlanacak, bölgesel barışla birlikte PKK saf dışı bırakılacak.

Oysa tam tersi söz konusu… Türkiye’ye tıpkı 1 Mart 2003’te olduğu gibi kendi mezarını kazma rolü biçiliyor.

Malum Irak işgali petrolün fiyatını 100 dolara çıkardı. ABD’nin İran’a saldırısının bu fiyatı çok daha yukarılara tırmandıracağına kesin gözüyle bakılıyor. ABD’nin Barzani ile kuracağı güvenli enerji hattı yalnız iki şeye hizmet edebilir.

Birincisi böylelikle ABD İran’a karşı hem petrol deposu hem de askeri üs olarak kukla Kürt bölgesini sağlama alacak.

İkinci olarak Türkiye kurulmasına katiyetle karşı çıktığı, bizden toprak dahi talep eden Kürt devletini tanıyacak, güvenliğini alacak, adeta borularla dolar akıtacak. Hatta Kerkük ve Musul’u Barzani’ye kendi elleriyle teslim etmiş olacak.

Oysa daha bundan birkaç ay önce Barzani’nin başının ezilmesinden, K. Irak’a ambargo uygulanmasından bahsediliyordu. Kandil operasyonunun sonucunda Türkiye’nin elde ettiği zaferlerden (!) biri daha böylelikle ortaya çıkmış oldu: Kukla Kürt devletini tanımak hatta kendi elimizle paralandırıp, silahlandırmak.

Üçüncü emir: AKP, Barzani, PKK ABD ordusuna yazılacak

Gül’e dikte edilen planın son aşamasında paralandırılan ve silahlandırılan peşmerge, PJAK olarak İran’a kaydırılan PKK ve Kürt-İslamcı AKP ABD’nin İran’a karşı kurduğu yeni Haçlı Ordusunun bayrağı altına dizilecek.

Türkiye’de siyasallaşma adı altında istediği her şeyi elde eden PKK belki bir dönem kırsaldaki terör eylemlerini İran’a kaydıracak. Pentagon’un resmen “İran’daki en büyük müttefikimiz” ifadesiyle tanımladığı PJAK kısa bir süre için PKK’nın yerini alacak.

Eğer Irak’tan sonra İran düşerse zaten “Büyük Kürdistan”ın üçte ikisi ABD tarafından kurulmuş olacak. Türkiye’nin tüm sınırları kuşatılmış olacak. Görün bakalım o zaman “PKK siyasallaştı, terör bitti” diyenleri.

“Diyarbakır’a taarruz!” diye haykıracaklar.

AKP, ABD’nin İran’a karşı Türkiye’den istediği askeri üsler dâhil her türlü talebini yerine getirmek istiyor. Yani PKK ve peşmergeden oluşacak BOP’un istila ordusunu kendi ellerimizle koruyacağız, hava kalkanı olacağız. En sonunda, Irak ve İran’dan sonra Türkiye’nin de istilası ve parçalanması kaçınılmaz olacak.

PKK’lı asan İran düşman, PKK’ya af isteyen ABD dost olur mu?

Kürt-İslamcı AKP’nin niyetleri ortada… Esas olan kendine Türk diyenlerin tavrı… Laiklik veya milliyetçilik oltasına kapılıp, ABD’nin kuracağı PKK-peşmerge-AKP karması lejyoner ordusunda erbaş olacak çıkar mı göreceğiz.

22 Temmuz’dan önce TSK’nın Irak’a girme olasılığı ortaya çıkınca ABD, AKP ve PKK’nın etekleri tutuşmuştu. O dönem ABD’de yazılan kâbus (kendileri için) senaryosu Türk Ordusu, İran ve Suriye’nin K. Irak’a ortak müdahalesini temel alıyordu.

İran Genelkurmay yetkilileriyle Türk Genelkurmay yetkililerinin gittikçe sıklaşan görüşmeleri ABD’nin bu kâbusunu doğrular nitelikteydi.

Ancak bugün PKK’ya karşı Türkiye-İran-Suriye işbirliğinden kimse bahsetmiyor. Geçtiğimiz hafta İran’ın astığı PKK’lı teröristi Kürt-İslamcı medya “İran, Türk vatandaşını astı” diye duyurdu.

“Gel birlikte PKK’yı vuralım” diyen, PKK’lıyı asan İran “tehdit unsuru”, terörist başını astırtmayan, PKK’yı vurdurtmayan, PKK’lılara genel af isteyen ABD “dost” olacak. Bunun adı da büyük devlet adamlığı, stratejik başarı olacak.

Var mı bu yalanı yutacak?

ABD’ye secde edenin arkasına bir tekme

Kürt-İslamcıların mantığı kendilerince tutarlı olabilir.

Ne de olsa onlar Soğuk Savaş’ta ABD’nin kucağında peydahlanan bir garip dinin müminleri.

Bizim sözümüz Türklere. Özellikle Türk Ordusu’na…

“NATO subayı değil, Atatürk’ün askeri” olun diyerek TÜRKSOLU milletin isteğini açıkça duyurmuştu. Artık önümüzdeki sınav süreci sadece Atatürk askeri değil Türk askeri olup olmamakla ilgili.

Kore çok uzak…

Orayla ilgili masallar çok göze batmaz.

Ama PKK ve peşmergeyle aynı sefere yazılanlara kimse Türk demez.

0 Comments

Add a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Restore Defaults
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol