HALK DÜŞMANI
O bir halk düşmanı
|
AKP halk düşmanı bir parti,
Tayyip de halk düşmanlığının sözcüsüdür
AKP’nin iktidara geldiği ilk günden beri işbirlikçi, gerici ve faşist yönünü ortaya koymaya çalıştık. Hatta onu sıradan Şeriatçı bir parti olarak değil Kürt-İslam Faşizminin de temsilcisi olarak tanımladık. Yargının ortadan kalktığı, Ordu’nun etkisiz hale getirildiği bir ortam yaratmaya çalışan bu parti, kendisine muhalif olan herkesi ve her kurumu da ortadan kaldırmaya çalışarak bir baskı düzeni yaratmayı başardı.
“Beni halk seçti her istediğimi yaparım” demenin de ötesinde özellikle son dönemde “milli irade” kavramını dillerine dolayanlar, ne kadar gizlemeye çalışsalar da halk düşmanı olduklarını yaptıkları gaflarla ortalığa seriveriyorlar. Bunun sözcülüğünü de genellikle Tayyip üstleniyor.
Tayyip en son geçtiğimiz hafta “Ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar” diyerek “beyni ile ağzı arasındaki bağlantının kopmadığını” bir kez daha gösterdi..
Bunu 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyen işçilere ve işçi sendikalarına söyledi. Yani “milli iradenin” temsilcilerine, % 47’yi oluşturan ve kendisine oy veren en kitlesel kesime, her zaman yanında olduğunu söylediği, “yola devam” diyerek desteğini istediği işçilere, halkın yoksullarına söyledi.
Elbette bu aşağılama ilk değildi.
Halka tahammülü olmayanların halkın isteklerine de tahammülü olmuyor. En küçük bir tartışmada ya da zorlukta bu tahammülsüzlüklerini ortaya çıkarıveriyorlar.
Seçimlerden 1,5 yıl önce Mersin’de Tayyip Erdoğan’ın karşısına çıkan bir çiftçi, Tarım Bakanının Anayasa’yı ihlal ettiğini söylemiş, “Çiftçiyim, sizin hükümetinizin tarım politikaları yüzünden ekinden verim alamıyoruz, anamız ağlıyor.” diye yakınmıştı.
Tayyip Erdoğan’ın, hakkını arayan Türk emekçisine cevabı “Ananı da al git buradan!” olmuştu.
Dikkat edilirse Tayyip’in bu gergin tavrı ve söylemleri hiçbir zaman sermaye çevrelerine, AB’ye ya da ABD’ye yönelik değildir.
Ancak mesele halkla, hani o oylarını istediği ve aldığı yoksul halkla, işçiyle çiftçiyle tartışma noktasına geliyorsa Tayyip sinirlerine hakim olamaz.
Benzer tartışmalar şehit aileleriyle de defalarca yaşanmıştır.
Şehit ailelerine karşı tahammülsüz olan Tayyip, onların çocuklarından “kelle” diye bahsetmiş, “şehit cenazesi görmek istemiyoruz” diyen şehit ailelerine ise “askerlik yan gelip yatma yeri değildir” diyerek yanıt vermiştir.
Aynı Tayyip, şehit ailelerine aldığı sert tavrı PKK’ya ya da DTP’ye hiçbir zaman göstermemiştir. Şehitlere “kelle” demektedir, o şehitlerin katili Apo’dan ise “sayın” diye bahsetmektedir.
Aslında ortada hiçbir çelişki yok. Anlaşılamayacak bir tablo da yok. Hele hele siyasi bir gaf ya da dil sürçmesi hiç yok.
Bunlar, düşündüklerini açıklıkla ifade edecek kadar “cesur”, güçlerinin yettiği halkı aşağılayacak kadar da halk düşmanıdırlar.
|
AKP halka rağmen ayaktadır
“Ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar” lafı durup dururken sarfedilmiş bir cümle değildir.
AKP halkı “ayak takımı” kendisini de o ayak takımını idare edecek “baş” olarak görmektedir.
Bu öyle bir baştır ki Meclis çoğunluğu sayesinde vatanı parsel parsel satma, Kürt devletinin kurulmasına göz yumma ve hilafeti getirme yetkisini halka rağmen de olsa elinde bulundurmaktadır.
Halka rağmendir çünkü halk ayak takımıdır.
Halk, aç bırakılıp sonra da kapısına pirinç ve kömür atılıp seçim zamanı geldiğinde de bunların karşılığı olan “oy” istenecek, sonra da o oylarla yaratılan meclis diktası ile ezilecek kadar değersizdir.
AKP halk düşmanıdır, çünkü tüm icraatları halka karşıdır.
Kıbrıs’ı satarken halka sormamış ve satmıştır.
PKK’yla masaya otururken halka sormamış oturmuştur, el ele kol koladır.
301’i değiştirirken de sormamış, Türklüğe hakareti serbest bırakalım mı dememiştir.
AB’ye ve ABD’ye yalakalık yaparken, IMF’nin direktiflerini kabul ederken de sormamıştır.
Özelleştirmeleri yaparken, milli varlıklarımızı yabancı sermayeye satarken da sormamıştır.
Çünkü bilmektedir ki halk bunların hepsine karşı çıkacaktır.
Dikkat edilirse yaptığı en önemli eylem satma eylemidir ve Tayyip’in kendi ifadesi ile Türkiye’yi en iyi o pazarlamaktadır. Bu nedenle de “ayaktakımı”nın ne fikrine ihtiyacı vardır ne de itirazlarına tahammülü.
Daha önce de söylemiştik. Halk ABD’ye karşıdır ama AKP “şeytan” dediği ABD’nin emri altındadır. Bu nedenle halka rağmen hâlâ ayakta durmaktadır.
Türk topraklarını Amerikan askerlerine açma stratejisi, İran’a ve Afganistan’a karşı ABD’nin yanında durma stratejisi halkın değil Vahdettin takipçilerinin “uzlaşı” programıdır.
Uzlaşı, halkla değildir, muhalefetle değildir, Ordu’yla ya da yargıyla hiç değildir. Varsa yoksa emperyalizmle uzlaşılır.
Halk İsrail’e de karşıdır. Üstelik AKP’ye oy veren kesim daha da karşıdır. Antisiyonizm propagandası yaparak bunlardan oy alan AKP ise bugüne kadar İsrail’le en sıkı ilişkiler geliştiren Hükümet olma “başarısını” göstermiştir. Bu nedenle halk düşmanıdır.
AKP iktidarına en çok sevinen büyük sermaye olmuştur. İlk günden itibaren tam kadro destek vermişler, iş çevreleri oylarıyla AKP’yi ayakta tutmuştur. Bunun karşılığını da özelleştirmelerde yapılan peşkeşlerle almışlardır.
Bunlar daha da zenginleşip yurdışındaki güvencelerini artırırken Tayyip’in ayak takımı dediği sıradan halk daha da yoksullaşmış, AKP’nin dağıttığı erzaklara daha da muhtaç hale gelmiştir. Bu nedenle halk düşmanıdır.
Ona dost yüzünü gösteren, yeri geldiğinde sofralarına oturup yemek yiyen, çocuklarını kucağına alıp seven, ama her daim sinsi sinsi kuyularını kazan bir düşmandır.
Milli irade tam bağımsızlık fikrinden ayrı tutulamaz
Şimdi ise milli iradenin temsilcisi olduğunu iddia ediyor. Bu öyle bir milli irade ki milletin sorunlarından uzak, emperyalizmin çıkarlarına yakın bir irade. AKP’nin kendisinin de değil, emperyalizmin iradesi aslında. Meclis çoğunluğu, demokrasi, milli egemenlik gibi kavramlar havada uçuşa dursun inandırıcılıktan uzak bir halk dalkavukluğu ile karşı karşıyayız.
Tayyip son günlerde CHP’yi eleştiriyor. CHP millete uzak, milletin sorunlarına sağırmış, egemenlik kayıtsız şartsız milletin sözünü sahiplenmiyormuş, vs. vs… “Demokratik siyaseti, sivil siyaseti, özgürlükçü siyaseti örselemeye çalışmak bir millete yapılabilecek en büyük haksızlıktır.” diyor.
Tayyip’in bu sözleri kulağa çok hoş geliyor. CHP’yi bu noktada savunacak değiliz. Ancak, Tayyip’in konuşmalarına baktığınızda Şeriat çığlıkları atan, zamanında demokrasiye küfürler eden bir hareketin başı değil de sol bir partinin lideri konuşuyor sanırsınız. “Yeter söz milletin” diyerek milletin elinde ne varsa alan ve on yıllar sürecek bir açlığa mahkum eden Menderes’in çıkışları gibi “halkçılık” kokuyor.
Sonra devamı geliyor. Bazı çevreler vatandaşa “Siz çalışın didinin, verginizi verin, askerliğinizi de yapın, her türlü krizin faturasını ödeyin ama oy vermeyin, oyunuzun takipçisi olmayın, iktidara gelmeyin” diyormuş. Yani AKP bu yüzden çok muzdaripmiş. Meğer bunlar yıllardır çok büyük bir demokrasi mücadelesi veriyor, halkın sorunları için uğraşıyormuş.
Tayyip şöyle devam ediyor: “Demokrasinin aslen ne olduğunu bu millet 3 Kasım seçimlerinde açık seçik göstermiş, 28 Mart ve 22 Temmuzda da demokrasiden taviz vermeyeceğini net biçimde haykırmıştır.”
Yani Tayyip’e göre demokrasi halkın AKP’ye oy vererek onu meclise sokmasından başka bir anlam ifade etmiyor. Çok partili hayattan anladığı şey ise AKP’nin bu çok partili sistem içinden sıyrılarak bir çoğunluk diktası yaratması.
“Laiklik ilkesi 1937’de TBMM’de görüşülüp oylanarak Anayasamıza girmiştir” diyor. Demek istiyor ki bugün de görüşülüp oylanarak Anayasamızdan çıkarılabilir. Elde ettiği çoğunluk ile Anayasanın temel maddelerini bile değiştirebilmenin hayalini kuruyorlar. AKP bu yüzden halk düşmanı ve halka karşıdır. Kurtuluş Savaşı ile, bağımsızlık mücadelesi ile elde ettiği kazanımlarını elinden almaya çalışmaktadır çünkü.
“Milli egemenlik” milletin iradesinin dikkate alınacağı dönemlerde değil de tersine milletin karşı çıktığı ve AKP’nin çaresiz kaldığı durumlarda daha çok gündeme geliyor. Ordu’ya karşı çıkmak gerektiğinde, yargıya karşı çıkmak gerektiğinde “millet” ve “% 47” akla gelivermekte, sadaka demokrasisi sayesinde elde edilen çoğunluk ön plana çıkarılmaktadır.
Ama AKP’nin atladığı çok önemli bir şey var. Milli egemenlik ve tam bağımsızlık fikri bir bütündür, hiçbir durumda ayrı tutulamaz. Tam bağımsızlık fikrinden uzak tutularak oluşturulan millet iradesi, milletin değil emperyalizmin iradesini yansıtır.
Tayyip kendini aklamak için zaman zaman Atatürk’ten ve Kurtuluş Savaşı’ndan örnekler veriyor. “TBMM Kurtuluş Savaşı’nın karargahı olmuştur. En zor zamanlarda bile meclis devre dışı bırakılmamıştır” diyerek bizi de devre dışı bırakmayın demeye getiriyor.
Evet Meclis devre dışı bırakılmamıştır ama o Meclis emperyalizme, saltanatçılara, hilafetçilere, Sevrcilere karşı kurulmuş bir meclistir. Mustafa Kemal’e başkomutanlık yetkisini veren, onun isteği ile onu sınırsız yetki ile donatan bu Meclis emperyalizme karşı, içerideki Kürt-İslam ayaklanmalarına karşı duruşun simgesi olmuştur.
Ancak içinden çıkan hainlere karşı da tavizsiz bir Meclistir. “Halkın oyuyla gelmiştir” diyerek Atatürk, mandacıları, ajanları, kendisine suikast düzenleyenleri, Kürtlerle işbirliği yapan, hilafeti savunan vekilleri affetmiş değildir.
Tersine İstiklal Mahkemeleri bu hainler için kurulmuştur.
Meclisin kutsallığı, oraya seçilen vekillerin aldığı oy oranlarından değil, halkın çıkarları için ülkenin bağımsızlığı için harcadığı çabadan gelir.
İhanet ettiği andan itibaren de haindir ve oylar hainlikleri gizlemez.
AKP’nin tahammülsüzlüğü de ihanetten gelmektedir
Çiftçiye tahammülsüzdür ve konuşmasını istemez sadece oyunu ister.
Çünkü bilir ki konuştuğu andan itibaren tarımı nasıl çökerttiklerini, köylüyü nasıl bitirdiklerini yüzüne vuracaktır.
O yüzden “Ananı da al ve git” der.
Şehit ailesine tahammülü yoktur. Çünkü o “kelle”lerin sorumlusu kendisidir. İktidarı döneminde şehit cenazelerinde çok büyük artış olmuştur. Şehitlere sahip çıkmak yerine DTP ile el sıkışarak terörü meşrulaştırmaktadır.
Buna verilecek cevabı yoktur da o yüzden “askerlik yan gelip yatma yeri değildir” der.
İşçiye tahammülü yoktur. 1 Mayıs’ta meydanlara inecek olan PKK’dan, bölücü örgütlerden, sol görünümlü vatansız partilerden ya da kendisine oy veren AKP’li sendikalardan falan korktuğu yoktur. Olay çıkarmak dışında yapabilecekleri bir şey olmadığını da bilir ama işçiyi söz sahibi yapmanın deyim yerindeyse “yüz vermenin” yarın öbür gün başına iş açacağının farkındadır. “Ayak takımı”, zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan bu ayak takımı, AKP’nin ihanetinden örgütlü bir güçle hesap sormaya kalkarsa, bunun o çok sevdiği Meclis çoğunluğunu elinden alacağını, o çok korktuğu Yargı ve Ordu’dan daha da büyük hesaplar sorabileceğini bilmektedir.
AKP’nin halk düşmanlığı bundandır. Halka verilecek bir hesabı yoktur. Her geçen gün de köşeye sıkışmaktadır.
AKP’nin Meclis’teki muhalefete bile tahammülü yoktur. Aleyhinde konuşan, hesap soran vekiller dövülerek yaka paça dışarı atılır. Adeta sokak kabadayısı gibi “bu ülke benden sorulur, bana karşı çıkan karşısında beni bulur” şeklinde bir tavırla saldırganlaşmıştır.
Şehit cenazelerini hatırlayalım. Hani seçimlerden önce… Cenazelerde AKP çelenkleri parçalanıyor. ABD, AB ve AKP’ye nefret kusuluyor. “Kahrolsun PKK, işbirlikçi AKP”, “Ordu Irak’a”, “Askere uzanan eller kırılsın”, “Hepimiz Türk’üz, Hepimiz Mustafa Kemal’iz” sloganlarıyla her yer inliyordu.
Hani AKP doğduğu yer olan camilere giremiyordu…
AKP’li bakanlar seçim bölgelerinden kovuluyor, şehit yakınlarının saldırısıyla karşılaşıyordu.
Bunun yeniden olmasından korkuyor. Sadece şehit cenazeleriyle ilgili değil, bir gün, sen benim fabrikalarımı bankalarımı neden özelleştirdin diyecek diye, toprağımı neden IMF’ye sattın diyecek diye, Kıbrıs’ı satarken bana sordun mu, Kürtlere devlet kurdurur, federasyon hakkı tanırken, Apo’yu serbest bırakırken bana sordun mu diyecek diye, bayrağım yakılırken seyretmeye utanmadın mı diye soracak diye korkmaktadır.
Onların korkusu bundan. Halk unutmaz ve hesap sorar.
Halk erzak şaklabanlıklarınızı unutur, yaptığınız yolları, köprüleri, parkları, bahçeleri unutur da bunları nasıl yaptığınızı, sömürgecilerinize verdiğiniz sözleri, AB, ABD turlarınızı, PKK’yla el sıkışmanızı, Anayasal sahtekarlıklarınızı, Ordu’ya yönelik saldırılarınızı, Mehmetçiğe hakaretlerinizi unutmaz.
Unutmaz ve hesap sorar.
Bu hesabı o dayanak noktanız olan militan güçler, militan türbanlılarınız ve ihale sevici işadamlarınız, size bağlı gazetecileriniz sizin sayenizde büyüyüp güçlenen bölücüleriniz sormaz belki ama başta size oy veren yoksul halk olmak üzere işçisiyle, köylüsüyle, aydınıyla tüm Türk milleti bir gün hesap sorabilir. Çoğunluk da budur.
Ayak takımından korkunuz bundandır.
Ayakların başları yönettiği yerde gerçekten kıyamet kopacaktır. Cennetten vaat ettikleri tapuların da hiçbir hükmü kalmayacak şimdi kandırdıkları halk o zaman dişlerini Tayyip’e de AKP’ye de gösterecektir.
0 Comments